El Bakımı için Limon ve Zeytinyağı Kullanın

 

Ellerin Sağlıklı olması için doğal Maddelerle bakımının yapılması gerekiyor. Uzmanlar, özellikle zeytinyağı ve Limon Suyunun eller için çok yararlı olduğunu söylüyor.

Son Günleri yaşanan kış mevsiminde en çok insanların elleri zarar görüyor. İnsanların yüzü kadar önemsemesi gereken elleri için evdeki malzemelerle doğal kremler hazırlanabiliyor. Kişisel bakım uzmanları, ellerini sürekli örüyor. İnsanların yüzü kadar önemsemesi gereken elleri için evdeki malzemelerle doğal kremler hazırlanabiliyor. Kişisel bakım uzmanları, ellerin sürekli hareket halinde olduğunu söyleyerek, "Yazarlar, çizerler, çalışırlar ve hep bir şeylerle temas ederler. Sürekli hareket halinde olmaları, soğuk, sıcak, Su ve mikroplar gibi dış etkenlerle birebir temas etmeleri nedeniyle eller, yüze oranla daha çabuk yıpranıyor ve yaşlanıyor" şeklinde konuşuyor. Ellerin sürekli mikroplarla iç içe olması nedeniyle sık sık yıkanmasının gerektiğini hatırlatan uzmanlar, kullanılan sabunun insanın cildine uygun olmasının önemine işaret ediyor. Her yıkamadan sonra ellerin nemli kalmaması için de iyice kurulanması gerekiyor.

Özellikle soğuk havalarda cilt kızarıp çatlıyor ve pürtük pürtük oluyor. Bu durumda eldiven takılmasını öneren uzmanlar, akşamları yatmadan önce zeytinyağının tıpkı krem gibi ellere masajla yedirerek sürülmesini tavsiye ediyor. Uzmanların konu ile ilgili diğer tespitleri şöyle:

"El ve tırnakların bir diğer dostu limon suyu. zaman zaman tırnakların limon Suyu ile ovalanması yararlı. Eller de yüz gibi nemlendirici, besleyici ve sıkılaştırıcı özellikte doğal kremlerle korunmalı. Günlük öğünlerde cilt ve tırnakları güçlendiren besinlere yer verilmeli. Tırnakların oluşumu için gerekli Proteini barındıran yoğurttan her Gün yenilmeli. Tırnaklar için, demir, Bakır ve çinko içeren besinlere ağırlık verilmeli. Kırılgan tırnaklara karşı da biotin içeren ceviz ve yer fıstığı tercih edilmeli".

Kişisel bakım uzmanları, insanların evlerindeki malzemelerle doğal kremler hazırlayabileceğini belirtiyor. Buna göre, yıpranmış ellere yumuşatıcı ve besleyici kremlerden biri Yulaf ve ballı krem. Bunun yapımı için gerekli malzemeler, 5 çorba kaşığı yulaf unu, bir yumurta sarısı ve iki çorba kaşığı bal. Malzemeler bir kaba alıp krem kıvamına gelinceye kadar karıştırılıyor ve ellere sabah ve akşam sürülüyor.

Salatalıklı el kremi için beş çorba kaşığı salatalık suyu, üç çorba kaşığı tatlı badem yağı ve dört çorba kaşığı kakao yağı gerekiyor. Malzemeler bir kapta krem kıvamına gelinceye kadar karıştırılmalı ve buzlukta 10 Dakika bekletilmeli. Buzluktan çıkarıldıktan sonra ellere sürülüp 5 dakika beklemeli. Son aşama eller yıkanıp kurulanmalı.

Evde tırnaklar için de güçlendirici kremler hazırlanabiliyor. Yarım tatlı kaşığı sirke, bir yumurta sarısı ve iki çorba ananas suyu bir kapta karıştırılıyor. Tırnaklar içinde beş dakika bekletildikten sonra yıkanıp durulanıyor.

Hint yağlı krem için, iki yumurta sarısı, üç çorba kaşığı hint yağı, bir çorba kaşığı Bal ve bir çorba kaşığı Tuz gerekiyor. Tüm malzemeler karıştırıldıktan sonra tırnaklara oje gibi sürülerek 10 dakika bekletiliyor. Son aşamada eller ılık Suyla yıkanıp kurulanıyor. El maskeleri için evde hazırlanabilecek kremler ise şunlar; killi el kremi, avakadolu krem ve ballı el kremi. Dört çorba kaşığı tatlı bademyağı, aynı miktarda Hindistan cevizi ve dört çorba kaşığı Zeytin yağıyla elde edilecek karışımla ellerin sarılması ise doğal sauna etkisi yapıyor.

Uzmanlar, ellerin bakımlı olabilmesi için gerekli işlemlerden birinin de manikür olduğunu söylüyor. Manikürün yapılma şekli ise şöyle:

"Tırnaklardaki oje asetona batırılmış pamukla silinir. Aseton artıklarını temizlemek için eller yıkanır. Tırnaklar törpülenir ve beş dakika sabunlu ılık Suda bekletilir. Eller kurulanıp tırnak etleri kürdanla geri itilir. Eller tekrar kurulandıktan sonra oje sürülür".

Sararan tırnakları ortadan kesilen Limonun içine batırmayı öneren uzmanlar, çabuk kırılan tırnaklar için de bir hafta oje sürülmeden doğal kremler kullanılmasını tavsiye ediyor.

Cild bakımı

 

Cildiniz kuru, yağlıysa yada kırışıklıkların arttığını düşünüyorsanız bu maskeleri uygulayın.

Salatalık maskesi: iki tutam çuha çiçeği kurutulur, dövülüp toz haline getirilir. Kabukları soyulmuş yarım salatalık, bir fincan Pirinç unu, çuha çiçeği tozu ile birlikte 10 Dakika ateşte pişirilir. Elde edilen karışım bulamaç haline getirilir. Hazırlanan bulamaça yarım fincan elma suyu, bir çorba kaşığı saf zeytinyağı ilave edilerek krem haline getirilir.

Etkisi: Yüz ve boyuna uygulanan bu maske cildin Canlı ve Sağlıklı görünmesini sağlar. Yüzde yarım Saat beklettikten sonra ılık Su ile yıkanır ve gül Suyu sürülür

-Cildinizi temizler :
Patlıcan maskesi: Dilimlenmiş yarım patlıcan iki bardak Suda kaynatılır. Hazırlanan karışıma bir diş Sarımsak eklenerek lapa haline getirilir. Buna kaymak katılarak krem haline getirilir. Bu karışım iki Ay boyunca her Gün tekrarlanmalıdır. Etkisi: Tendeki mikropları arındırmada ve yüze canlı bir görünüm kazandırmada etkindir

-Saç dökülmesini engeller :
Kayısı maskesi: üç tutam defne yaprağı, bir tutam tarçın, kayısı suyunda pişirilir. Bir adet yumurta ve yarım fincan süt karıştırılarak krem haline getirilir. Etkisi: Yüzdeki sivilceleri gidermek ve tene tazelik kazandırır. Saça uygulandığında dökülmeyi durdurur ve saçın geç ağarmasını sağlar

-Kırışıklıkları önler:
Bal maskesi: Civan perçemi çiçeği, saf suda 10 dakika kaynatıldıktan sonra sıkılarak süzülür. Bir fincan su soğutulur. Elde edilen posa ezildikten sonra, yarım fincan Limon suyu, bir çorba kaşığı zeytinyağı, bir tatlı kaşığı Bal ve çırpılmış yumurta sarısı ile karıştırılır. Hazırlanan karışıma soğuk civan perçemi suyu ilave edilir. Maske kıvama  gelinceye kadar Yulaf Unu eklenir. Etkisi: Yüzdeki çöküntü ve kırışıklıkların giderilmesini önler. Bu maske bir hafta uygulanmalıdır. Yüzde bir saat kalması gereklidir.

-Cilde parlaklık kazandırır :
Bezelye maskesi: iki su bardağı taze bezelye ezildikten sonra üzüm pekmezi ile karıştırılır. Yumurta akı ve yarım fincan ayçiçek yağı ilave edilir. Bir miktar Un konularak maske kıvama gelinceye kadar karıştırılır.

Etkisi: Ten dokusu üzerinde parlaklık sağlar, gece yatmadan uygulanmalıdır. Sabah cilt temizlenir.

-Işıl işıl saçlar :
Yumurta Maskesi:
iki avuç buğday, iki bardak suda ezilir. iki yumurta sarısı ve bir çorba kaşığı badem yağı konulur. Yüze sürülür ve kurumaya başlayınca yıkanır ve gülsuyu sürülür.

Etkisi: kızıl lekelerin ve sivilcelerin giderilmesini sağlar. Sabah ve akşam olmak üzere Günde iki defa uygulanır. Bu maske şampuan olarak kullanılabilir ve saçların pırıl pırıl parlamasını sağlar.

-Cildiniz Kurumasın :
çilek maskesi: Bir avuç taze çilek ezilip, yulaf unu ile karıştırılır. Bir adet yumurta sarısı ile iki çorba kaşığı yoğurt çırpılır, krem kıvama getirilir.

Etkisi: kadınlar arasında yaygın olan kuru ciltler için besleyici olan bu maske 20 dakika ciltte kaldıktan sonra ılık su ile yıkanır. çilek maskesi özellikle göz altlarındaki kırışıklıkların azalmasında önemli rol oynar.

 

Yavaş Metabolizma Kilo Aldırır

Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart...

Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart.

Metabolizma, vücudun temel fonksiyonlarını devam ettirebilmek için bir Günde ihtiyacı olan minimum enerji miktarıdır. Dinlenme anında vücudun kalori harcama hızına bakılarak ölçülür ve kişiden kişiye değişiklik gösterir. yemek yeme, uyuma, temizlenme ve benzeri faaliyetler sırasında vücudumuz devamlı kalori yakar.

Metabolizma vücut bileşimleri tarafından etkilenmektedir. Bu bileşimler, vücuttaki kas ve yağ dokularının birbirine oranıdır. Kaslar, vücutta yağlardan daha fazla kalori kullanır.

Kaslı bir vücuda sahip kişilerin, daha az vücut yağına sahip oldukları için, daha hızlı metabolizmaları vardır. örneğin aynı boy ve kiloda olan iki kişiyi ele alalım. Bunlardan düzenli olarak aerobik yapan, vücut geliştirme sporuyla ilgilenen, fitness ve benzeri aletli programları uygulayan kişinin vücut yağ oranı daha düşüktür. Diğeri ise hiçbir sportif aktivite yapmadığı için, vücut yağ oranı diğer kişiye oranla daha düşüktür, dolayısıyla metabolizma hızı da yavaştır.

Başka bir deyişle, birinci kişinin vücut fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için, ikinci kişiden daha fazla kalori harcaması gerekmektedir.

Metabolizma hızının kilo alıp vermede önemli etkisi var. Bazal metabolizma hızınız ne kadar düşükse, kilolu olma ihtimaliniz de o kadar yüksektir. Eğer hızlıysa şanslısınızdır, vücudunuz enerji sağlamak için daha hızlı kalori yakıyor demektir. Eğer yavaşsa çok fazla kalori almamalısınız, ihtiyacınızdan fazlası yağ olarak depolanacaktır.

Kiloluysanız ilk işiniz metabolizmanızı hızlandırmak olmalı. Bunu yapmak için de kas dokusunu artırmanız gerekli. Kas dokunuz ne kadar fazlaysa metabolizmanız da o kadar hızlanır, ince kalma şansınız artar.

40 yaşından sonra kas dokusu azalmaya başlar. Bu nedenle düzenli egzersizle metabolizmayı hızlandırmak ve vücut fonksiyonlarının daha mükemmel olmasını sağlamak Sağlıklı yaşam için bir koşuldur.

Yavaş bir metabolizmaya sahip olduğunuzda üşüme, kuru bir cilt, yavaş nabız, düşük tansiyon ve peklik gibi birçok rahatsızlığı da kabullenmiş olmaktasınız.

Metabolizma hızınızın artması için Protein ağırlıklı bir diyet etkili olacaktır. özellikle süt ürünlerinde bulunan konjuge linoleik Asit vücutta kas dokusunu artırdığı için metabolizmayı da yüzde 10 oranında hızlandırıcı özelliğe sahiptir.

Acı soslu bir yemek yedikten sonra yaklaşık iki-üç Saat içinde de metabolizma hızının yüzde 50 oranında artması mümkündür. Bu etki acının kalp basıncını artırmasından kaynaklanır. Kafein içeren içecekler de Adrenalin seviyesini ve beraberinde kalp basıncını artırarak metabolizmayı hızlandırır. Yeşil çay ise kalp basıncını artırmadan metabolizmayı hızlandırır.

Eğer iyot eksikliğine bağlı tiroitle ilgili bir probleminiz varsa tiroksin Hormonu senteziniz de düşük olacaktır. Bu da metabolizmanızın düşmesine neden olur; bu durumda iyot seviyenizi artıracak deniz mahsulleri ve süt diyetinizde yer almalıdır

 

 

Sivilceler Hakkında

 

Temizlik eksikliği sivilceye neden olmaz. Eğer öyle olsaydı yüzünü hergün düzenli yıkayan kimselerde sivilcelerin geçmesi, fazla yıkamayan kimselerde de çıkıyor olması gerekirdi. Yüz yıkanarak ancak yüz temizlenir fakat sivilceler geçmez. Hatta aşırı yüz yıkamak yüz derisini kurutup hasar bile verebilir ve bu hasar mevcut sivilceleri artırabilir.

Sivilceler ciltteki yağ bezlerinin iltihaplanmasıyla meydana gelen bir cilt hastalığıdır. Hormonsal, metabolik ve mikrobik nedenlerle meydana gelir. Ergenlik çağında yağ metabolizmasındaki değişiklikler nedeniyledahasıkortayaçıkar. .
Nadiren duyarlı kişilerde herhangi bir cilt ilacının kullanımında ortaya çıkabilecek lokal kızarıklık ve şişkinlik meydana gelebilir stress sivilcelere yol açmaz. O yüzden stresten kurtularak sivilcelerin geçmesini beklemek boşunadır. Dahası stresli insanların kullandığı bir takım ilaçlar yan etki olarak sivilce yaparlar. Stres, cilt yüzeyine daha fazla sebum salgılanmasına neden olarak belki dolaylı olarak mevcut sivilceleri arttırabilir ancak hiç yoktan sivilce varetmez. Stressiz olduğu bilinen kimselerde de sivilce çıkmaktadır.
Sivilcenin tedavisi başka türlü, stresin tedavisi başka türlüdürYazın gelmesi ve sıcakların başlamasıyla cilt sorunları gündeme oturdu. Daha
Saglikli bir cilt için bilmeniz gerekenler:Sivilceler, kadınların hayatlarının herhangi bir safhasında karşılaştıkları bir cilt sorunudur. Genellikle ergenlik çağında başlar. Bazı kişilerde 40 hatta 50’li yaşlara kadar sürer. Bazı kadınlarda regl dönemi ya da hormonal değişikliklerle bağlantılıdır.

Akne yağ kanallarının tıkanması ile oluşur, hücrelerdeki yağlar tüy köklerini tıkar. Bu da cilt içinde o hücrenin şişmesine yol açar ve orada bakterilerin üremesine ve iltihaplanmaya neden olur. Bu olay tuylerın bulunacağı heryerde oluşabilir.Akneyi tedavi etmek zor olduğundan mümkün olduğunca korunmaya çalışmak daha doğrudur. Öncelikle ellerinizi yüzünüzden uzak tutun. Cildinizin bakımını bilinçli yapın. Yüzünüzü yumuşak ve tahriş etmeyen bir sabunla ve en fazla bir ya da iki kez yıkayın. Çok fazla oğuşturmak tahrişe yolaçabilir. Cildinizi etkilemeyecek ama akneyle savaşacak yumuşak temizleyiciler kullanın. Kremli yağlı, parfümlü nemlendiriciler kullanmaktan kaçının.

Hücrelerdeki yağ varlığına daha fazla katkıda bulunmayın. Duygusal çalkalanmalar ya da stress de akneye yol açar. Stressten mümkün olduğunca uzak kalın. Problemin regl döneminizde oluşup oluşmadığına dikkat edin. Aknenin kendi kendine iyileşemeyecek boyutta olduğunu düşünüyorsanız bir cilt uzmanına başvurunuz.Uzmanların belirttiğine göre, fondöten, mutlaka temiz ve nemlendirilmiş cilde, nemli bir süngerle sürülmeli. Sünger her kullanıştan sonra yıkanmalı ve kurutulmalı. Fondöten aydınlık bir yerde sürülmeli, gündüz makyajı gün ışığında, gece makyajı da iyi aydınlatılmış bir yerde yapılmalı. Saç dipleri ile yüzün birleştiği yerde renk farklılığı olmamalı. Fondöten bu bölgelerde küçük dokunuşlarla iyice yayılmalı. Seçilen fondöten ten rengine uygun olmalı ve ince tabaka halinde sürülmeli.

Yavaş Metabolizma Kilo Aldırır

Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart...

Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart.

Metabolizma, vücudun temel fonksiyonlarını devam ettirebilmek için bir Günde ihtiyacı olan minimum enerji miktarıdır. Dinlenme anında vücudun kalori harcama hızına bakılarak ölçülür ve kişiden kişiye değişiklik gösterir. yemek yeme, uyuma, temizlenme ve benzeri faaliyetler sırasında vücudumuz devamlı kalori yakar.

Metabolizma vücut bileşimleri tarafından etkilenmektedir. Bu bileşimler, vücuttaki kas ve yağ dokularının birbirine oranıdır. Kaslar, vücutta yağlardan daha fazla kalori kullanır.

Kaslı bir vücuda sahip kişilerin, daha az vücut yağına sahip oldukları için, daha hızlı metabolizmaları vardır. örneğin aynı boy ve kiloda olan iki kişiyi ele alalım. Bunlardan düzenli olarak aerobik yapan, vücut geliştirme sporuyla ilgilenen, fitness ve benzeri aletli programları uygulayan kişinin vücut yağ oranı daha düşüktür. Diğeri ise hiçbir sportif aktivite yapmadığı için, vücut yağ oranı diğer kişiye oranla daha düşüktür, dolayısıyla metabolizma hızı da yavaştır.

Başka bir deyişle, birinci kişinin vücut fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için, ikinci kişiden daha fazla kalori harcaması gerekmektedir.

Metabolizma hızının kilo alıp vermede önemli etkisi var. Bazal metabolizma hızınız ne kadar düşükse, kilolu olma ihtimaliniz de o kadar yüksektir. Eğer hızlıysa şanslısınızdır, vücudunuz enerji sağlamak için daha hızlı kalori yakıyor demektir. Eğer yavaşsa çok fazla kalori almamalısınız, ihtiyacınızdan fazlası yağ olarak depolanacaktır.

Kiloluysanız ilk işiniz metabolizmanızı hızlandırmak olmalı. Bunu yapmak için de kas dokusunu artırmanız gerekli. Kas dokunuz ne kadar fazlaysa metabolizmanız da o kadar hızlanır, ince kalma şansınız artar.

40 yaşından sonra kas dokusu azalmaya başlar. Bu nedenle düzenli egzersizle metabolizmayı hızlandırmak ve vücut fonksiyonlarının daha mükemmel olmasını sağlamak Sağlıklı yaşam için bir koşuldur.

Yavaş bir metabolizmaya sahip olduğunuzda üşüme, kuru bir cilt, yavaş nabız, düşük tansiyon ve peklik gibi birçok rahatsızlığı da kabullenmiş olmaktasınız.

Metabolizma hızınızın artması için Protein ağırlıklı bir diyet etkili olacaktır. özellikle süt ürünlerinde bulunan konjuge linoleik Asit vücutta kas dokusunu artırdığı için metabolizmayı da yüzde 10 oranında hızlandırıcı özelliğe sahiptir.

Acı soslu bir yemek yedikten sonra yaklaşık iki-üç Saat içinde de metabolizma hızının yüzde 50 oranında artması mümkündür. Bu etki acının kalp basıncını artırmasından kaynaklanır. Kafein içeren içecekler de Adrenalin seviyesini ve beraberinde kalp basıncını artırarak metabolizmayı hızlandırır. Yeşil çay ise kalp basıncını artırmadan metabolizmayı hızlandırır.

Eğer iyot eksikliğine bağlı tiroitle ilgili bir probleminiz varsa tiroksin Hormonu senteziniz de düşük olacaktır. Bu da metabolizmanızın düşmesine neden olur; bu durumda iyot seviyenizi artıracak deniz mahsulleri ve süt diyetinizde yer almalıdır

Meyvelerin Güzelliğe Faydaları

 

Ananas
Kim güzelliği ve vücudu için faydalı birşeyler yapmak istiyorsa hemen akşama ananas alsın. Değerli Mineraller ve vitaminler: örneğin; demir (pürüzsüz bir cilt için), kalsiyum (güçlü saç, tırnak ve cilt için), vitamin A (Sağlıklı cilt ve göz için), vitamin B (hücrelerin çoğalmasını sağlar) ve vitamin C (ciltdeki kollagen oluşumu için gerekli).

Not: Bununla beraber sindirimi hızlandıran ve zayıflamayı sağlayan bromolin isimli Madde de ananasta bol miktarda vardır.

Elma
Elma, bünyesinde gerçekten bir çok vitamini barındırmakta ama özellikle güzelliğimizi etkileyenler şunlardır:

- A Vitamini pürüzsüz bir cilt, b1, b2 ve C vitaminleri sıkı bir doku yapısı için gerekli, E vitamini ise cildi korur ve genç kalmasını sağlar. Ayrıca "Pektin" isimli madde sindirimi hızlandırmakta 20'ye yakın Minerallerin işbirliği ile yanaklarımızın kıpkırmızı olmasını sağlamaktadır.

Not: İçerdiği yüksek miktarda meyve asidi sayesinde elma doğanın "doğal bir temizleyici" ünvanını haketmiştir.

Muz
Muzların besleyici yönü çok zengindir. İçerdiği E vitamini sayesinde deriyi korur ve genç kalmasını sağlar, vitamin b6 büyümeyi olumlu etkiler, Fol Asidi ise, kanı dolgunlaştırır ve yüzde yanakların kırmızılaşmasını sağlar. Muzun aynı zamanda Mineral yönünden de zengin olduğunu unutmayalım. Muzdaki demir (kan yapıcı), kalsiyum (Depresyon giderici), magnesium da kramp oluşumunu önler.

Armut
Armutun Su söktürücü ve doyurucu etkisinden dolayı rejimde dietlerde acıkma hissini bastırmak için birebirdirler.

Aynı zamanda bazı güzelleştirici vitaminleri de taşıyan bu tatlı meyve mineral yönünden de zengindir. Örneğin; Beta Karotin, sağlıklı ve pürüzsüz bir cilt oluşumunu, vitamin C ise, dokuların sağlam olmasını sağlar. Ayrıca diş ve kemiklerin güçlenmesi için kalsiyum ve fluor içerir.

Böğürtlen
Böğürtlen içermiş olduğu yüksek miktarda C vitamini sayesinde sadece bağışıklık sistemini güçlendirmeyip aynı zamanda soyulmuş ve yıpranmış derinin yeniden oluşumunu da sağlamaktadır.

Çilek (Kırmızı, baştan çıkarıcılar)
Güzellik için çilekler çok iyi birer temizleyicidirler ve böylelikle sivilcelere karşı savaşırken mutlaka cephanenizde bulundurmanız gereken bir meyvedir. Aynı zamanda C vitamini içermektedir.

Greyfurt
Greyfurt içerdiği yüksek miktarda C vitamini ve kalsiyum sayesinde sıkı bir cilt dokusu ve sağlıklı diş için gereklidir.

Ahududu
Bu güzellik meyvesi A vitamini sayesinde cildin ve gözlerin sağlıklı olmasını sağlar. Vitamin b1 sinirleri yatıştırıyor, vitamin b2 enerji oluşumu için ve C vitamini güçlü bir cilt dokusu ve gerilmiş bir cilt için gereklidir.

Kuşüzümü
Kuşüzümü güzellik için bir çok vitamin içermektedir. İçerisinde bulunan kalsiyum saç, tırnak ve cildin güzelliğini artırır. Özellikle C vitamin içeriği (portakaldan iki kat daha fazla) bağışıklık sistemini güçlendirmektedir. Böylelikle kuşüzümü sadece sağlıklı olmamızı değil aynı zamanda cilt dokusunu oluşturan elastin sayesinde derimizin de güzel görümünü sağlamaktadır.

Kiraz
Kiraz her açıdan ideal bir güzelleştiricidir. İçerdiği çeşitli vitaminlerle dikkati üzerine çekiyor. A vitamini sağlıklı bir cilt için gerekli. b1 ve b2 vitaminleri sinirleri güçlendirmekte ve hücreleri aktif hale getirmektedir. Vitamin b6 büyümeyi desteklemekte ve vitamin C cildin gerilmesini sağlamaktadır. İçerdiği demir ise sağlıklı saç, deri, yumuşak doku için gereklidir.

Kivi
Kivi aynı anda 3 güzelleştici etki taşımakta.
1. Kanı temizlemesi
2. Zayıflamaya olan yardımcı etkisi sayesinde cilt ve formu korumakta birebirdir.
3. Ayrıca yüksek miktardaki C vitamini bağışıklık sistemini güçlendirmekte ve elastin oluşumunu sağlamakta bu sayede cildimiz uzun süre genç ve sağlıklı kalmaktadır.

Balkabağı
Balkabağının çocuklar için maske hazırlamaya birebir olduğunu herkes bilmekte. Ama balkabağının içerdiği vitamin sayesinde güzelliğe de faydalı olduğu henüz bilinmemekte. Örneğin; A vitamini deri ve gözleri güçlendirmekte çakıl asidi sayesinde ise saçların parlamasını sağlamakta ve tırnakların güçlü olmasını sağlamaktadır.

Mandalina
Mandalinanın ince kabuklarının altında serinletici iştah açıcı ve susamayı gidermek için bol miktarda vitamin ve mineral bulunmakta. Özellikle kayda değer olan içerdiği yüksek miktarda pro vitamin A, yüz ve cilt için gerekli.

Vitamin C bağışıklık sistemini güçlendirmekte ve dokuların oluşumunu sağlamakta.

Portakal
Vitamin açısından çok zengindir. Özellikle de C vitamini kemik, diş, saç ve derinin güzelliği için çok gereklkidir. Aynı zamanda kan temizleyici özelliği olmakla beraber kramfların giderilmesi için de faydalıdır.

Şeftali
Özellikle o incecik ve narin kabuklarının altında vitaminler saklanmaktadır. Vitamin A ve C temiz sıkı ve yumuşak bir cilt için gereklidir. Kalsiyum Minerali depresyon için faydalı, demir ise saç ve derinin sağlığını olumlu etkilemektedir.

Erik
Erikler sıkı sağlıklı ve güzel deri için önemli olan B ve E vitaminleri içermekle birlikte sinirlere ve kas kramflara da iyi gelmektedir.

Bektaşi Üzümü
Bektaşi Üzümü göz ve deri için faydalı olan A vitamini içermekte morali yüksek tutan kalsiyum minerali ile beraber sağlıklı diş ve saçlar için gereklidir.
Niacin ise sinirlerin derinin ve sindirimin sisteminin dengeli çalışmasını sağlamaktadır.

Üzüm
Üzümler cilt, kemik ve sinirler için gerçekten çok faydalıdır. Çünkü kalsiyum sayesinde deri çok iyi temizlenmekte ve demir sayesinde Kansızlık giderilmekte. b grubu vitaminleri sağlıklı hücrelerin oluşumunu sağlamakta C vitamini ise cildin sarkmasını önlemektedir.

Limon
Limonlar yanakların parlamasını sağlar ve genç bir cilde kavuşmamızı sağlarlar. Sıkı bir cilt için gerekli olan C vitamini Limonda yüksek miktarda bulunmaktadır

Ev Hanımlarına Kolay Formüller

 

Yerdeki Cam kırıklarının toplanması, gözler yaşarmadan soğanın doğranması ve odaya sinen sigara kokusunun giderilmesi, ev hanımlarının en çok yakındığı konuların başında gelir. Uzmanların aşağıdaki önerilerine kulak verilmesi halinde, bu sorunların üstesinden gelmek mümkün görünüyor.

Cam silme suyuna hiç Tuz katıldığını duymuş muydunuz? Katacağınız bir parça tuz, hem Camların daha kolay temizlenmesini, hem de pırıl pırıl parlamasını sağlayacaktır.

Çoğu zaman ev hanımları, kırılan bardağa üzülmez, yerlere saçılan cam kırıklarını nasıl toplayacağını düşünür. İşte böyle bir durumda kırıkları temizlemenin en emin yolu, ıslatacağınız bir parça pamuktur. Islak pamuğu yerde gezdirin, cam kırıkları pamuğa takılacaktır.

Soğanınız acıysa, gözleriniz yaşarabilir. Ama soğanı, kullanmadan bir-iki Saat önce soyup soğuk Suda bekletirseniz, tüm acılığı yok olur ve gözleriniz yaşarmaz.

Patates veya patlıcan kızartmalarında yağın sıçraması doğaldır. Çünkü ne kadar kurularsanız kurulayın, bu iki sebzenin saldığı su, yağın sıçramasına sebep olur. Bunun için de her ihtimale karşı yağa bayat Ekmek kabuğu koyun.

Odalara sinen sigara kokusuna karşı, odalarınızın bazı köşelerine, ipe geçirdiğiniz ıslak bir sünger asın. Islak sünger tüm sigara kokusunu alacaktır.

Limonlarınızın daha fazla Su vermesini istiyorsanız, bunları Sıcak suya atın. Faydasını göreceksiniz.

Şişe ve kavanozların üzerinde bulunan ve çıkarmakta zorlandığınız etiketi, önce biraz Suyla nemlendirin, ardından mum ateşine tutun. Çıkaramadığınız etiketlerin kolayca çıktığını görebilirsiniz.

Yıkarken esneyen trikolarınızı, yıkadıktan sonra önce ılık suya, sonra da bir miktar sirkeli suya batırın. Trikolarınız eski şekillerine kavuşacaklardır

 

 COCUK LARDA BESLENMEDE CESITLI SORUNLAR

GAZ ve KABIZLiK SORUNLARI

ilk aylarda karşılaşılan Gaz ve kabızlık sorunları son derece doğaldır. özellikle yeni doğan bebeklerde barsakların tam gelişmemiş olması nedeniyle gaz sancısına sıkça rastlanır. Anne Sütü ile beslenen bebekler için annenin beslenmesine dikkat etmesi, gaz yapacak besinlerden kaçınması (lahana, karnıbahar, bakliyat, portakal, mandalina, limon, çiğ soğan, sarımsak, fındık, inek sütü) kısmen çözüm olabilir. Her beslenmeden sonra bebeğin Gazı mutlaka çıkarılmalıdır.

Gaz sancısı çeken bebeklerde Bitki karışımları rahatlatıcı ve gaz sancılarını giderici etki gösterir. Yapılan bilimsel bir araştırmanın sonucunda bitki karışımlarının gaz sancısını %57 oranında azalttığı bilinmektedir (Journal of Pediatrics, 1993). Bu çalışmada, gaz sancısı; kullanılan bitki karışımı ile belirgin bir azalma göstermiştir. Rezene ve papatya bitkilerinin bebeklerin gazını rahat çıkarmasına yardımcı olduğu ve rahatlatıcı etkilerinin olduğu bilinmektedir. Bu bitki özlerinden özel olarak bebekler için hazırlanmış çaylar, doğumdan itibaren beslenme aralarında ve sonralarında bebeğe istenilen sıklık ve miktarlarda verilebilir ve hiçbir yan etkisi yoktur. Tamamen doğal olan bu çaylar bebeğinizin gaz giderici kimyasal sentetik Maddelerle karşılaşmasını önler.

Anne sütü ile beslenen bebeklerde kabızlık sık rastlanan bir sorun değildir. Bebeğin 3-4 Günde yaptığı sert dışkıyı kabızlık olarak tarif edebiliriz. Böyle bir durumla karşılaşırsanız doktorunuzla konuşmalısınız.

Biberon maması kullanımı sırasında karşılaşılan gaz ve kabızlık sorunlarını; bu sorunlara çözüm bulmak için geliştirilmiş prebiyotik lifler* içeren kısmen hidrolize biberon mamaları kullanarak çözebilirsiniz.

Prebiyotik Lif : Anne sütünün yapısında bulunan, çözünmeyen, barsakta sindirilen besinsel liflerdir. Bu lifler barsakta yararlı bakterilerin artmasını sağlayarak bebeğin bağışıklık sistemini destekler aynı zamanda rahat ve kolay dışkılamaya yardımcı olur.

KUSMA SORUNLARI

Sindirim sisteminin tam olgunlaşmadığı ilk aylarda sütün bir kısmını geri çıkarma çok sık rastlanılan bir durumdur. kusma sorunu bebeğin kilo almasına engel olmuyorsa endişelenmenize gerek yoktur. kusmayı engellemek amacıyla içlerine doğal bir lif eklenmiş kusmayı azaltan AR mamalar kullanılabilir.
Normalde kusma sorunu olmayan bir bebek aniden çok yoğun ve fışkırtırcasına kusmaya başlamışsa mutlaka doktorunuza danışmalısınız.

ishal

Anne sütü ile beslenen bebekler sık ve Sulu dışkı yapabilirler. Bu durumu ishalle karıştırmamak gerekir. Bebeğin aniden başlayan çok sık ve sulu dışkısı varsa ve buna kusma da eşlik ediyorsa mutlaka doktorunuza danışmalısınız.

ishal döneminde bebeğin ihtiyaçları farklı olacağından bu döneme yönelik ishal mamaları kullanılabilir.

ALLERJi

Anne sütü alan bebeklerde allerji problemi görülmez. Anne veya babasında allerji sorunu olan bir bebek allerji riski altında doğar. Besin allerjileri çok farklı şekillerde kendini gösterebilir. inek sütü proteini, yumurta, balık, portakal, çilek, muz, fındık alerjen besinler arasında sayılabilir.
Biberon maması kullanımında ortaya çıkan bir allerjik durum söz konusu ise uygun bir allerji maması doktor tavsiyesi ile kullanılabilir.

Ek besin döneminde de her ek besine teker teker başlamak suretiyle herhangi bir allerjik durum görülürse bunun hangi besinden kaynaklandığını ayırt etmek mümkün olur. Genellikle deride kızarıklık, ishal, tekrarlayan üst solunum yolları enfeksiyonları allerjik kökenli olabilmektedir.

ERKEN DOğAN VE DüşüK DOğUM AğIRLIKLI BEBEK

Zamanından önce ve düşük doğum ağırlıklı dünyaya gelen bebeklerin daha özel bir bakıma ihtiyaçları vardır. Prematüre doğan bebeklerin zamanında doğan bebeklere göre besin ihtiyaçları da farklıdır. Bu bebeklerin daha fazla enerji, Protein ve Mineral ihtiyaçları vardır. Ve bu amaçla anne sütünü zenginleştirici mamalar kullanılabilir. Eğer anne sütü verilemiyorsa özel prematüre mamaları tercih edilmelidir. Bebek yaklaşık 3,5 kg oluncaya kadar prematüre bebek mamalarına devam edilmelidir.

YETERSiZ BESLENME

Bebeklik döneminde diş çıkarma, hastalık vb. durumlarda bebek normal beslenmesi ile günlük besin ve enerji ihtiyacını karşılayamayabilir. Ayrıca yetersiz beslenmenin sebebi çeşitli Sağlık sorunlarına da bağlı olabilir. Bu durumda mutlaka doktorunuzla görüşmelisiniz. Bebeğin günlük protein ve enerji alımı hesaplanarak, eksiklik protein ve enerji takviyesi ürünleri ile tamamlanabilir

KOLiK (AğLAYAN bebek):

Kolik ağlaması nedir?
Bebeklerin % 1O'unda kolik olur. Sebebi tam belli olmayan bu durumda, bebek kucakta tutulmak veya yatmak ister. Günde belli aralıklarla 2-3 kez gelebilen, sebebi açlık ya da hastalık olmayan ağlamadır. Bebek ağlama krizleri arasında çok iyidir. Genellikle kucağa alınınca susar.
2 hafta civarında başlar ve genellikle 3. Ayda geçer.
Kolik, anne ve babanın kötü bakımı ile ilgili değildir, kendinizi suçlamayın. Kolik fazla Gaz yapımı ile de ilgili değildir. Kolik karın ağrısı ile de ilgili değildir. Karın kaslarının daha sert olması nedeniyle bebek ağlarken bunları kullanır ve kendini kasar. Bu, karnı ağrıdığı anl***** gelmez. Bacaklarını , ellerini de aynı amaçla kasabilir.

Bebeğe zararı var mıdır?
Bebeğin huysuz olması ve ısrarlı ağlamasının ona zararı yoktur. Ağlama tamamen ortadan kaldırılmasa da ağlama süresi Günler içinde azalır. En kötü ağlama krizleri 2. ayda birden başlar ve 3. ayda biter.
Böyle bebeklerin ileride çevresel uyaranlara daha duyarlı olabildikleri düşünülmektedir.

Bebeği nasıl sakinleştirebilirsiniz?

1 - Bebeğinizi, kucağınıza Alın ve sakinleştirmeye çalışın; bu, bebeği gevşetir ve uyutur. Onu sakinleştirmek için;
* Sallanan sandalyede, salıncakta ya da kucakta sallayın,
* Kanguruya koyup gezdirin,
* Arabasında gezdirin.

2- Bebeği ağlayarak uyumaya bırakın.
* Yukarıda yapılanlarla bebek sakinleşmezse ve 30 Dakika geçmişse ve karnı toksa, muhtemelen artık uyumak istiyordur.
* Etraftaki gürültüyü azaltın ve uyumaya bırakın. Sırt üstü yatağına yatırın, kapıyı kapatın, başka odaya gidin ve başka şeylerle meşgul olun. Biraz rahatsız olacak ama sonunda uyuyacaktır.
* Enerjinizi, çocuğunuzun gerçekten ihtiyacı olduğu zamana saklayın. Yatakta 15 Dakikadan fazla ağlarsa tekrar kucağınıza alıp baştan bütün sakinleştirici metodları kullanın.

3- ilerki aylarda gelişebilecek uyku problemlerinden koruyun.
Bebeğinizin kolik ağlaması 3. ayda kesilmeyebilir. Uyku alışkanlığını edinmesi için, bebeğiniz hafif huysuz ancak henüz ağlamadan yatağa koyun ve kendi kendine uyumaya bırakın. Hem sallayıp, hem emzirerek uyutmaya çalışmayın. Kolik önlenemez ama uyku problemleri önlenebilir.

4- Gündüzden çok gece uykusunu arttırın.
Gündüz çok uzun uyutmaktan kaçının. Gündüz eğer uyku 3 Saati geçerse hafifçe uyandırın, Altını değiştirip besleyin. Bu, gece uykusunun az olmasını önler.

5- Aşağıdaki beslenme stratejilerini uygulayın..
* Bebeğinizi her ağladığında beslemeye çalışmayın. Aç olmak bebeğin ağlama sebeplerinden sadece biridir. Mide boşalması 2 Saatten fazla sürer. Dolayısıyla her iki beslenme arası bu süreyi bekleyin.
Aksi halde kramp olabilir.
* Bebeğiniz eğer Anne Sütü alıyorsa kahve, çay, kola ve diğer uyarıcı içecekleri almayın.
* Eğer çocuğunuzun ishali, kusması, egzeması, nefes alırken hınltısı varsa veya Ailede süt Alerjisi hikayesi varsa bebeğiniz inek sütüne Alerjik olabilir. Eğer anne sütüyle besliyorsanız inek sütü içmekten veya sütle yapılan yiyeceklerden bir hafta uzak durun ve bebeğinizin durumu iyileşiyor mu görün. Eğer mama ile besliyorsanız ve Alerji belirtileri varsa doktorunuzu arayıp mamaya devam edip etmeyeceğinizi veya ilave tavsiyeleri sorun.
* Dinlenin ve kendinize bakın. Yorgunluk ve halsizlikten kaçının. Günde en az bir kere, gece uykusuz kalma ihtimaline karşı, uyuyun. Eşinizden, arkadaşınızdan veya yakınlarınızdan yardım isteyin. Kolikli bebeğin bakımı 2 kişilik iştir. Arada bir bebek bakıcısı tutup evden dışarı çıkıp kafanızı dağıtın. Her Gün birileriyle konuşup duygularınızı anlatın. Ağlayan bebek herkesi çaresiz bırakabilir!

6- Aşağıdaki sık yapılan hatalardan kaçının.
* Bebek anne sütü alıyorsa kesmeyin. Eğer bebeğinizin ekstra kaloriye ihtiyacı varsa doktorunuzla konuşup sütünüzü arttırmak için ne yapacağınızı öğrenin. Satılan bazı ilaçlar etkisizdir ve birçoğu da çocuk için zararlıdır, özellikle fenobarbital içerenler.
Bağırsak hareketlerini azaltan ilaçlar kabızlığa sebep olabilir. Gaz çıkarmaya yarayan ilaçlar son yapılan çalışmalara göre fazla yararlı olmamakla birlikte zararlı da değildir.
* Bebeğinizi Su yatağında, koyun derisi halı üzerinde boncuk doldurulmuş yastıklara veya herhangi bir yumuşak yastık üzerine yüzükoyun yatırmayın. Bu yüzeyler ani ölüme, tıkanmaya ya da nefes almada zorluğa neden olabilir. çok küçük bebekler nefes almak için başını yeteri kadar kaldıramayabilir.
* Poposuna gaz çıkartmak için termometre veya fitil sokmak devamlı yapıldığında anüs kasını tahriş edebilir, pek faydası da yoktur.

Eğer ;
* çocuğunuz 2 saatten fazla devamlı ağlamışsa,
* Bebeğiniz 1 aydan küçük ve hastaysa,
* Bebeğinizi incitmekten korkuyorsanız,
* Bebeğiniz çok hasta gibi duruyorsa,
Doktorunuzu hemen arayın.

Eğer ;
* Ağlayan bebeğinizi sakinleştirınek için bir yol bulamadıysanız,
* Ağlama 4 aydan daha sonraya ulaşmışsa,
* Bebeğiniz yeteri kadar kilo alamıyor veya açsa,
* Veya başka şeyler düşünüyorsanız
Doktorunuzu arayınız.

 

Gebelikte Bilinçsiz İlaç Kullanmak Felaketlere Yol Açabilir

 

Hamilelik süresince anne adaylarının hekimlerin önerdiği ilaçları kullanması gerektiğini belirten uzmanlar, bunun haricinde kullanılacak ilaçların felakete yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

genetik ve Farmakoloji Uzmanı Dr. Gülay Özgön, "Hekim önerisi olmadan eczaneden alınan kabızlık giderici, uyku yapıcı ilaçlar, sakinleştiriciler, ağrı kesiciler ve Aspirin kullanılmamalıdır. En doğrusu çok mecbur kalmadıkça ilaç alınmamasıdır" dedi.

Uzman Dr Gülay Özgön, klinik farmakolojideki gelişmelerin, hamilelik süresince ilaç kullanılmasının felaketlere ve öngörülemez sonuçlara yol açabileceği korkusunu doğurduğunu ifade ederek, "Bu korku doğal olarak gebelik süresince deneysel çalışmaları da kısıtlamış ve günümüzde elde edilen bilgilerin yalnızca yaşanan deneyimlerle sınırlı kalmasına sebep olmuştur.

Örneğin; Hipertansiyon, epilepsi, Astım ve bakteriyel enfeksiyon gibi ilaç tedavisinin zorunlu olduğu durumlarda hangi ilacın hangi dozda uygulanması gerektiği farklı yorumlanmıştır. Yapılan incelemeler ve araştırmalar göstermiştir ki; hamilelerdeki ilaç kullanımı sıralamasında birinciliği Antibiyotikler alır. Sonraki sıraları; analjezikler, sakinleştiriciler ile bulantı ve kusmayı engelleyen ilaçlar almaktadır.

Hamilelikte ilaç kullanma risklerinden bahsederken, gebeliğin hangi dönemde olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Çünkü gebelik dönemlerine göre ilaç etkilenmeleri de farklı olmaktadır. Örneğin gebeliğin ilk 3 ayı -bebeğin organlarının oluştuğu dönemde- anomalilerin oldukça ağır ortaya çıktığı bir dönemken, sonraki dönemlerde alınan ilaçların etkileri o kadar ağır olmayıp daha çok büyüme ve gelişmeyi olumsuz olarak etkilemektedir" şeklinde konuştu.

BEBEKTE ANOMALİYE YOL AÇAN SEBEPLER
Gelişmiş ülkelerde bile tüm doğumların yüzde 2'sinde anomali görüldüğünü belirten Dr. Özgön, "Genetik nedenler, bebeğin rahim içinde geçirdiği enfeksiyonlar, anne adayının şeker, epilepsi gibi kronik hastalıkları ile anne adayının alkol, diğer Madde bağımlılığı ya da radyasyona maruz kalması gibi nedenlerin yanında bazı ilaç kullanımları da sakat bebek doğumuna sebep olabilmektedir.

Ailede daha önce sakat bebek doğumu ya da tekrarlayan düşükler de riski artıran faktörlerdir. Bu Ailelerin de gebelik
süresince daha dikkatli izlenmeleri gerekmektedir. Annenin aldığı ilaç, bebeğin beslenme aracı olan göbek bağından (plasentadan) geçer.

Annenin aldığı ilaç ya da besinler plasentadan geçerek, etkilerini gösterecekleri bebeğin dokularında olumsuz etkilerini gösterirler. Yapılan çalışmalar ile her ilacın eşit şekilde plasentayı geçmediği gösterilmiştir.

Bunun nedenleri arasında; ilacın yağda çözünürlüğü, annenin ilacı kandaki proteinlere bağlama kapasitesi ve anne ile plasentanın ilacı metabolize etme hızı olarak belirlenmiştir. Sonuçta ilaçların plasenta bariyeri geçme yüzdeleri ne kadar bilinmiyor olsa bile, toplumdaki bireysel farklılıktan ötürü hiçbir zaman bebeğe geçen ilaç miktarı net olarak bilinmemektedir" diye konuştu.

iyot Anne Karnındaki Bebeğin Zihnini Geliştiriyor

 

Anne adaylarının mevsim dışı sebze ve meyvelerden, az pişmiş etlerden uzak durmasını isteyen diyetisyen Rabia Kaya, "Yetersiz demir alımı da anne ve bebekte Anemiye yol açıyor" dedi.

Doruk Sağlık Grubu bünyesinde her Ay düzenlenen "Gebelikte Sağlıklı Beslenme" konulu seminere katılan farklı hamilelik dönemlerindeki bayanlara Doruk Sağlık Grubu Diyetisyenlerinden Rabia Kaya, önemli uyarılarda bulundu.

Gebelerde ve bebeklerde yetersiz beslenmeyle ilgili sağlık sorunlarına dikkat çeken Kaya, "Yetersiz demir alımı ve demir emilimini güçleştiren faktörlerin diyette fazla bulunması anne ve bebekte Anemi rahatsızlığına yol açıyor. Yetersiz alınan folik Asit bebeklerde Nöral Tüp Defekti hastalığının tetikleyicisi oluyor" dedi.

İyotlu Tuz kullanılmasının önemine dikkat çeken Kaya, "İyot, bebeklerin anne karnında bulundukları süre içerisinde zihinsel gelişimleri açısından oldukça önemli. Yetersiz alınan iyot zihinsel yönden gelişmemiş bebek riskini arttırıyor.

Ancak yemeklerde kullanılan tuz miktarında aşırıya kaçılmaması gerekiyor. Ayrıca mevsim dışı sebze ve meyvelerden kaçınılmalı. Hamileler, özellikle az pişmiş etlerden uzak durmalı, şekerli, Unlu ve yağlı besinleri de olabildiğince az tüketmeye özen göstermeli" diye konuştu.

"Gebelikte yeterli ve dengeli beslenmede temel kural, her ana öğünde dört besin grubundaki besinlerden bir tanesini öğünlere eklemektir" diyen Kaya, besin piramidinin Türkiye'ye uyarlanmış hali olan "besin yoncası" ile ilgili şu bilgileri verdi:

"Besin yoncasında süt ve süt ürünleri grubundan özellikle kemik erimesini önlemesi açısından en az 3 porsiyon, A, B, C, E vitaminleri, kalsiyum ve demir içeren sebze ve meyve grubundan 5-7 porsiyon, Protein grubundan demir ve çinko alımı için 4 porsiyon, B vitaminlerinin tümünü içeren karbonhidrat grubundan ise 12-14 değişimli porsiyonlar halinde tüketilmeli.

Besin tüketim miktarlarının yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite, büyüme, gelişme ve emzirme durumlarına göre değişiyor."

Hamile kadınların besin çeşitliliğine özen göstermesi gerektiğini vurgulayan Kaya, öğünlerin az az ve sık sık olması, Günde en az 2 Litre Su ve Sıvı besinlerin tüketilmesi, besinlerin haşlama sularının pişirme sırasında dökülmemesi, yemeklerde sıvı yağ çeşitlerinin kombinasyon halinde kullanılması ve oluşabilecek parazitlere karşı el temizliğine özen gösterilmesi konuları üzerinde durdu.(iha

Mutlu Ailenin Sırrı Doğru iletişimde Yatıyor

 

Uzmanlar, anne ve babalarının iletişim kurduğu çocukların daha mutlu olduğuna dikkat çekerek, "Daha mutlu bir çocuk yetiştirmek ve bununla birlikte daha mutlu bir Aile olabilmek ebeveynlerin elinde" diyor.

Psikolog Filiz Yakmaz, "mutlu aile mutlu çocuk" konulu seminerde, mutlu aile olabilmenin ve çocuk yetiştirmenin püf noktalarını açıkladı.

Çocukların gelişimleri boyunca giderilmesi gereken belli başlı ihtiyaçları olduğunu belirten Yakmaz, anne ve babaların bu ihtiyaçları ancak çocukları ile kuracakları güçlü iletişim sayesinde karşılayabileceklerini bildirdi.

Anne ve babalara çocuklarıyla konuşma tavsiyesinde bulunan Yakmaz, "Bazen öğretmenin çocuk ile ilgili olumsuz bir gözlemi ya da toplum içinde çocukların yaptığı rahatsız edici bir davranış, aileleri "biz nerede hata yaptık" sorusuna itebilir. Bu gibi durumlar her zaman karşılaşılabilecek tipik çocuk davranışlarıdır. Ailelerin unutmaması gereken en önemli nokta onların çocuk olduğu gerçeğidir. Eve geldiğinizde çocuğunuz ile oturup yaptığı davranışlar üzerine konuşmalı ve onların görüşlerini de alarak Sağlıklı bir iletişim ortamı hazırlamalısınız dedi.

Çocukların Aileyi kendilerine model aldığını, ancak Aileden güç ve destek alarak gelişebileceklerinin anlaşılması gerektiğini vurgulayan Yakmaz, İşte bu noktada hayat hem anne babalar hem de çocuklar için çok farklı olacaktır. Arzu ettikleriniz ile çocuğunuzun davranışları arasındaki farkı çocuğunuza fatura etmek yerine, kendi ebeveynlik tutumlarınızı gözden geçirebilirseniz asıl başarı sağlanmış olacaktır diye konuştu.

ÇOCUĞUN ÖZGÜVENİ NELERDEN ETKİLENİR?
Çocukların öz değerlerinin hayatın ilk yıllarından itibaren anne-baba ve çevrenin tutum ve davranışlarıyla geliştiğini vurgulayan Yakmaz, Çocuğun özgüveni, anne ve babanın birbirleriyle olan ilişkisinden, Ailenin çocuğa gösterdiği sevgi biçiminden, anne babanın özgüven düzeyinden, özellikle de anne babanın çocuğa yönelik davranışlarından etkilenir. Bir çocuğun özgüveni gelişmiş bir birey olabilmesi ve kendine olumlu bir bakış Açısı geliştirmesi için ebeveynler dışında yaşamındaki önemli yetişkinlerden de sevgi görebilmesi, onaylanması, sorumluluklarını öğrenebilmesi ve bunları yerine getirirken olumlu bir teşvik görmesi gerekir. Çocuğun kendine olan inancını yitirmesi, kendini değersiz, beceriksiz, işe yaramaz hissetmesi, karşılaştığı engellerle baş edebilecek gücü kendinde bulamaması olarak tanımlanan öz güven eksikliği 4 şekilde açığa çıkar" şeklinde konuştu.

Anne babaları memnun etmenin çocuklar için zor olduğunu, çocuk çırpınıp çabaladıkça anne babanın daha fazlasını istediğini, zamanla çocuğun aşırı kaygı, stres, tedirginlik, hayal kırıklığı gibi duyguları yaşamaya başladığını, anne babadaki mükemmeliyetçiliğin sadece çocuğa yönelik olarak değil, tüm aile yaşantısında da kendini gösterdiğini anlatan Yakmaz, "Aile içinde uygulanan iletişim yöntemleri ve aile bireylerinin birbirleriyle olan ilişkileri çocukların özgüven gelişimlerinde en belirleyici unsurdur. Özgüven, kendini ifade edebilme becerisi ile yakından ilgilidir.

Çocuk, sorunlarını paylaşmayı yada paylaşmamayı, başkasının ardından konuşmayı ya da konuşmamayı, birilerine bağırmayı ve buna benzer tüm iletişim biçimlerini aileden alır. Çocukların kendilerini ve yaşamlarını kontrol edebilme becerisi geliştirmelerinde en önemli model anne- babadır şeklinde konuştu.

Psikolog Filiz Yakmaz son olarak anne-babalar için çocuğun özgüvenini arttırma konusunda önemli olan noktaları şu başlıklar altında sıraladı:

Çocuklar anne ve babaları ile olan ilişkilerinin etkilerini uzun yıllar hatta yaşamları boyunca taşırlar.
Anne ve babanın tutumu çocuğun özgüveninin gelişimi açısından çok önemlidir.
Çocuklar anne, baba ve öğretmenlerinin gözündeki değerleriyle kendilerini görürler.
Çocuğa değer veren bir ilişki tarzı onun kendine olan güvenini arttırır.
Okulda öğrenme zorluğu yaşayan çocukların çoğunda özgüven sorunu vardır.
Çocuk başaramayacağından o kadar korkmaktadır ki denemeye cesaret edemez.
Özgüven sorunu çocukta uyum ve davranış bozukluklarına yol açar.
Anne-baba ve öğretmenler özgüven sorunu yaşayan öğrencileri yapabildikleri ile değerlendirmeli ve yapıcı yaklaşmalıdır.(iha)

Hamile Bayanlar Makyaj Yaparken Dikkat

 

Hamilelik esnasında, annenin kullandığı alkol, sigara, saç boyaları, aşırı makyaj malzemeleri, bazı kimyasal katkılı gıdalar, röntgen filmi çektirmek, kan uyuşmazlığı ve akraba evliliği özürlü bebek doğumuna neden olabiliyor.

Denizli Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Mehmet Beşir Türkmen, özürlülüğün yalnızca doğuştan meydana gelmeyeceğini belirterek, uzun süreli bir hastalık veya bir kaza sonucunda bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerin kaybedilebileceğini söyledi.

Genellikle doğumsal ve genetik bozukluluk, hastalık geni taşıyan yakın akrabaların evlilikleri, annenin karnındaki bebeği kötü yönde etkileyebilecek Sağlık sorunlarının olması, doğum sırasında ortaya çıkabilecek sorunlar, hamilelik esnasında kullanılan bazı ilaçlar, çocukların aşılarının tam yapılmaması veya doğumdan sonra geçirilen hastalık ve kazaların özürlülük nedeni olabileceğini belirten Türkmen, özürlü bebek doğumunu tamamen önlemenin mümkün olmadığını söyledi.

Özürlü bebek doğumlarının önlenmesi için evlenmeye karar veren çiftlerin öncelikle bir genetik danışma merkezine başvurmaları gerektiğini belirten Türkmen, "Hamilelik esnasında annenin kullandığı alkol, sigara, saç boyaları, aşırı makyaj malzemeleri, bazı kimyasal katkılı gıdalar, röntgen filmi çektirmek, kan uyuşmazlığı ve akraba evliliği özürlü bebek doğumuna neden olabilmektedir. Bu hususları ihtimal etmezsek özürlü çocuğun dünyaya gelme oranını en aza indirmiş oluruz" dedi.

Dr. Türkmen, özürlülüğün oluşmasına neden olabilecek faktörlerin önlenmesinde Ailenin bilinçli olmasının yanı sıra hekimlere de büyük görev düştüğünü söyledi.

Özürlü kişilerin sağlık sorunlarına çözüm üretilmesi, gerek cerrahi gerek tıbbi rehabilitasyon programlarının başarıyla gerçekleştirilmesi noktasında doktorlar olarak ellerinden geleni yaptıklarını belirten Uzm.Dr. Türkmen, sözlerini şöyle tamamladı:

 "Biz hekimlerin başarılı olabilmesi için sakatlığa neden olabilecek hastalıkların erken tanısı için sağlık taramaları yapılması, eğitim programlarının geliştirilmesi, hasta kayıt sistemlerinin doğru, düzgün ve kolay ulaşılabilir olması gerekmektedir.

Yine bunun yanında halkımızda özürlüler için, sağlıklı çevre bilinci ve koşullarını oluşturmak, alt yapı hizmeti veren kuruluşlarla koordinasyon kurmak gerekiyor

.

inatçı çocuklarla başa çıkmanın yolları

 

Uzmanlar, çocuklardaki inatlaşmaya farklı etkenlerin sebep olduğunu belirterek, bu etkenlerin bilinip ona göre davranıldığı zaman, inatlaşmanın önüne geçilebileceğini söylüyor. Ebeveynlerine bağımsız bir birey olduklarını kanıtlamaya çalışan çocuklar, bunu başaramadıklarını düşündüklerinde anne-babalarıyla inatlaşmaya başlıyor. Bu nedenle uzmanlara göre, çocuklarla gereksiz yere çatışmaya giren anne-babalar, iletişimsizliğin temelini atıyor.

Çocuklarda inatlaşmanın her yaş döneminde görülebileceğini belirten uzmanlar, çocukların bağımsız birer birey olduklarının farkına varmaya başlamaları ve dünyayı keşfetme meraklarının, inatlaşma sürecini tetiklediğini bildiriyor. Uzmanlara göre çocuklar, anne-babaları ve çevresindekilerle ayrım yapmaksızın her zaman ve her konuda çatışmaya girebiliyor. Çocukların bir inatlaşma nöbeti süresince fikir değiştirdiğine de tanık olabilir ve bazen neyi isteyip neyi istemediğini bile anlamayabilirsiniz. Örneğin, acıkmıştır ama evdeki yemeği yememekte direnir. Söz gelişi hamburger ister, hamburgerciye gidersiniz. 'Ben bundan istememiştim ötekinden al' diye tutturur. Diğer mönüden aldığınızda ise başka bir bahane bulur. Birinizden biri yenik düşene kadar bu sürtüşme devam edebilir. Çocuklarla inatlaşma dönemlerinde her iki tarafın da amaçlarını açıkça ortaya koyması gerektiğini öneren uzmanlar, amaçların ona yemek yedirmek, bir oyuncakçının önünden geri çekmek veya uyutmak gibi çok çeşitli olabileceğini ifade ederek, onun ise tek amacının sizin dediğinizin tersini yapmak olduğunu belirtiyor. Uzmanlar bu davranışın nedenini ise; çocuğun anne-babaya karşı bağımsız bir birey olduğunu ve kendi tercihlerini kendisinin yapabildiğini kanıtlamak istemesi olarak açıklıyor. Pek çok anne-babanın bunun farkında olmadığı için çocuklarıyla gereksiz yere çatışmaya girdiklerini kaydeden uzmanlar, ebeveynlerin kendilerini de çocuklarını da yıprattıklarını söylüyor. Uzmanlara göre daha da kötüsü, bazı çocukların bunu bir alışkanlık haline getirdiğini ve daha ileriki yaşlara taşıdıklarını bildirerek, anne-babanın ise bu çatışmalara çözüm olarak şiddete başvurmaya başladıklarını da belirtiyor. Kısacası, küçük yaşlarda başlayan, çocukların gelişiminde çok doğal olan inatlaşma, anne-baba ve çocuk arasındaki iletişimsizliğin başlangıç noktası olabiliyor.

"SAHADA OLMADIĞINIZI VE FUTBOL OYNAMADIĞINIZI UNUTMAYIN"
Uzmanlar, anne-babaların çocukla çatışmaya girdiğinde yapması gerekenleri şu şekilde sıralıyor:

"- Her şeyden önce bu durumda soğukkanlılığınızı korumaya çalışın. Derin bir nefes Alın ve içinizden, 'O sadece bir çocuk' deyin. Öfkeli bir tavır takınmayın, yumuşak ve uzlaşmacı bir ses tonuyla konuşmaya özen gösterin.

- Sahada olmadığınızı ve futbol oynamadığınızı unutmayın. Her ikiniz de kazanabilir, her ikiniz de amacınıza ulaşabilirsiniz. Unutmayın; amacınız ona kimin güçlü kimin güçsüz olduğunu ispatlamak değil, o anda elde edemeyeceği bir şeyden vazgeçmesini sağlamak olmalıdır.

- İstediği şeyi neden yapamayacağınızı basit bir şekilde açıklayın ve açıklama yaparken, bu durumdan dolayı ne kadar üzgün olduğunuzu mutlaka belirtin. Onun istediği şeyi sizin de istediğinizi, ama koşulların buna izin vermediğini söyleyin. Duygularını paylaştığınızı bilmek onu hem rahatlatacak, hem de sizi ona sürekli engeller koyan bir düşman olarak görmesini engelleyecektir.

- Ona kararlı ve tutarlı, fakat sevecen bir tavırla yaklaşın. Önce 'hayır' dediğiniz bir şeye sonradan 'evet' derseniz, çocuğunuz bunu size karşı sürekli kullanmaya başlayacaktır. Başka zaman ve durumlarda da siz pes edene kadar sizinle çatışmaya devam edecektir.

- Gerekli açıklamaları yaptıktan, üzgün olduğunuzu söyledikten ve bu konuda kararlı olduğunuzu hissettirdikten sonra ona biraz zaman tanıyın. İstediğini elde etmek konusunda bir süre sonra sizinle yeniden inatlaşmaya başlarsa hiç tepki vermeyin. Birkaç denemeden sonra vazgeçecektir.

- Çocuğunuz her şeye rağmen sizinle inatlaşmaya devam ediyorsa, dikkatini istediği şeyden başka bir noktaya çekmeye çalışın. Bu bir çizgi film, bir kuş, bir kedi, sevdiği bir yiyecek, oyun ya da herhangi bir şey olabilir. Çocuğunuz sakinleşene kadar ilgisini çekebilecek değişik alternatifler deneyebilirsiniz. Bu, küçük yaştaki çocuklarda daha çok geçerlidir. Ancak okul yaşına kadar, hatta bazen daha sonrasında bile bu yöntemin yararını görebilirsiniz.

- Çocuğunuza seçenekler sunun, böylece onu bağımsız bir birey olarak tanıdığınızı, onun kararlarına saygı duyduğunuzu düşünecektir. Kendisiyle ilgili kararları verebildiğini ve onun seçimine öncelik tanındığını düşünerek inatlaşmaktan vazgeçecektir. Siz de makul birkaç seçenekten birini kabul ettirebildiğiniz için kendinizi rahat hissedeceksiniz. Sunduğunuz seçenekler ne kadar az olursa çocuğunuzun karar verme süresi de o kadar kısa olur. Sunduğunuz seçeneklerin, herhangi birinin seçilmesi durumunda onayladığınız seçenekler olmasına dikkat edin ki, yeniden bir anlaşmazlık yaşamayın."

SAĞLIKLI BESLENMENİN FAYDALARI
Arslan, anne adayının doğru beslenmemesi durumunda düşük ağırlıklı doğum, ölü doğum, bedensel ve zihinsel özürlü doğumlar ve düşükler gibi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu ifade ederek, "Kendi sağlığında da kansızlık, tansiyon problemleri, Su tutumunun artması, kemik ve diş problemleri, zayıflama ve aşırı kilo alma gibi problemler görülüyor.
Sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek için, normal sınırlar içerisinde kilo almak, doğum sonrası formu korumak için dengeli bir beslenme alışkanlığı şart. Bu tür dengeli beslenme alışkanlığı ile gebeliğe has şikayetlerde azalma, bebeğinizin istenen kiloya ulaşması, rahat bir doğum ve loğusalık dönemi geçirmek, doğum sonrası sütün yeterli ve kaliteli oluşabilmesi, gebelik ve emziklik dönemlerinde sık görülen Demir Eksikliğianemisi gibi şikayetlerin azalmasını sağlar" şeklinde konuştu.

Diyetisyen Arslan, normal kilodaki bir anne adayının gebelik sırasında ortalama 9 - 13 kilogram arasında almasının uygun olduğunu belirterek, "Gebeliğin ilk üç ayında kilo alımının 0.5 - 1 kilogram, son aylarına doğru da 1 - 1.5 kilogram arasında olması gereklidir. Eğer anne adayı zayıfsa bu ortalama 14 - 16 kilogram, kilolu ise ortalama 5 - 6 kilogram olabilir" dedi.

ANNE ADAYLARINA TAVSİYELER
Diyetisyen Arslan'ın annelere yönelik tavsiyeleri ise şöyle:

"Düzenli beslenin ve yemek saatlerini aksatmayın. Günde en az 15 dakika-yarım Saat arası yürüyüş yapın. Yemeklerden sonra bir süre dinlenmeyi unutmayın. Özellikle ilk aylarda sık görülen bulantı ve kusma durumlarında galete, grisini, peynir, salatalık gibi besinler fayda sağlayacağı için tüketmeye özen gösterin. Çok yağlı baharatlı, kükürtlü, kokulu (lahana, karnabahar, pırasa, Kereviz gibi)yiyecekler bulantı ve kusmayı artırabileceği için bu besinleri ayrı bir yerde pişirin veya yemeklere azar azar ilave ederek hazırlayın. Makarna, sebze gibi yiyecekleri haşlandıktan sonra Suyu dökülmeden tüketin. Hazır gıdalardan kaçının (hazır çorba, hazır meyva suyu vs.). Doğal besin tüketin. Mevsimi olmayan sebze ve meyvelerden kesinlikle uzak durun. Bu dönemlerde sık görülen kabızlığın önlenmesi için bir bardak ılık Suyun içine bir tatlı kaşığı Sıvı yağ ilave edip için. Kayısı, Erik veya bu meyvelerin marmelatlarından tüketin. Ayrıca bulgur, sebze,meyve ve kurubaklagil gibi posalı yiyeceklerden yiyin. Meyveleri kabuklarını soymadan yemeye çalışın. Salam, sucuk, sosis gibi katkı Maddeleri çok bulunan yiyecekleri fazla tüketmeyin. Mutlaka iyotlu Tuz kullanın. Ödem, preklemsi, Hipertansiyon gibi problemleriniz varsa tuzsuz yiyin. Bir günde ortalama 3 su bardağı süt veya yoğurt; 3 kibrit kutusu peynir, 1 haşlanmış yumurta; 3 köfte büyüklüğünde et, tavuk veya balık; 1 porsiyon kurubaklagil veya pilav makarna; 6 - 7 ince dilim ekmek; 3 porsiyon sebze yemeği; 3 - 5 porsiyon meyve yiyin. Kilo fazlası varsa yağda kızartmalar, Hamur işleri, ağır tatlılardan uzak durun. Günde ortalama bir silme avuç kuru yemiş (fındık, fıstık, ceviz ) tüketin."

Bebeğinize 7 günde uyumayı öğretin

 

bebeklerin, kendilerine izin verildiği takdirde uyku alışkanlığını kazandığını belirten uzmanlar, alınacak basit tedbirlerle 7 Gün içerisinde bebeğin uyumayı öğrendiğini ifade ediyor. Bebeğinize yeni bir düzen kurup bunu uygulamak, ağlayan bebeği sakinleştirmek ve sabırlı davranmak, annelerin sabahlamasına son veriyor.

7 Günde bebeğin uykularını düzene sokacak çözüm şöyle:

*       1. Gün Yeni Bir Düzen Kurun:

Uzun Saatler süren öğle uykusu nedeniyle birçok bebeğin Günü ve gecesi birbirine karışıyor. Böylece bebek uykuda olması gereken bir Saatte oyun oynamayı tercih ediyor. Şimdi bu durumu düzeltmenin zamanı geldi. Son araştırmalar bebeklerin gece ile gündüzü ayırt edebildiğini ortaya koyuyor. Bunun için ona gerekli ipuçlarını vermeniz yeterli. Yarından başlayarak onu sabah erkenden kaldırın ve her gün aynı saatte uyandırmaya özen gösterin. Yatağını pencerenin yakınına koyun ve perdeleri aralık bırakın. Gün ışığı onun uyanmasına yardımcı olacaktır. Öğle uykusuna yatırdığınız zaman bile Hava kararmadan önce onu uyandırın. Böylece gün ışığında uyanması gerektiğini, gece ise uyuması gerektiğini anlayacaktır. Bebeğinizi akşamları da aynı saatte yatağına yatırın. Gerekirse loş ışıkta ona kitap okuyun veya şarkı söyleyin.

*       2. Gün Uygulamaya Devam:

Başladığınız rutin programa devam edin. Hemen pes etmeyin. Geceleri karnı acıktığı için ağlamaya devam edebileceğini unutmayın. Onu emzirmek ya da beslemek zorunda kaldığınızda bunu hafif karanlık bir ortamda yapın. Özellikle geceleri bebeğinizi nelerin rahatlattığını iyi gözlemleyin. Ilık banyonun bir çocuk için sakinleştirici, bir başkası içinse tam tersi olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Gece yatırdığınızda müzik dinletmek ya da ninni söylemek gibi rutin alışkanlıklar kazandırın.

*       3. Gün Ağlama Başlıyor:

Ağlamak çocukların en büyük silahı, anne ve babaların da dayanamadığı bir durum. Ancak, sabırlı olun ve kendi kendinize şunu mırıldanın; 'Sonuç uyku olacak'. Onu uyutmaya çalışırken ağlaması karşısında endişelenmeyin. Bırakın koyduğunuz uyku kurallarına alışsın. Program değişiklikleri 6 aylıktan küçük çocukları çok daha fazla üzüyor. Bebeğiniz en fazla 15-20 Dakika ağlar ama kötü uyku alışkanlığı yıllarca sürebiliyor. Unutmayın ki bu çocuğunuzla sizin aranızdaki bir savaş. Onunla ilgilenmeyin ama kendi merakınızı gidermek için 5-10 Dakikada bir kapı aralığından onu kontrol edin. Susması için ışıkları açmayın, yataktan çıkarmayın ya da biberon vermeyin, aksi takdirde ertesi gece de dakikalarca ağlayacağından emin olun.

*       4. Gün Ağlama Savaşı Sürüyor:

Geçen gece oldukça uzun sürdü değil mi? Bu gece biraz daha rahat geçecek. Ama bilin ki o yine de ağlamaya devam edecek. Ancak bu kez daha kısa sürecek, bize inanın. Bunun için kurallarınızın kesin olduğunu ona ispatlamanız gerekiyor. Sabırlı davranmaya devam edin. Ona karşı yumuşak olduğunuz hissini uyandırmayın. Yoksa geçen geceye göre 2 kat daha fazla ağlayacaktır. Sakın ona bu kozu vermeyin.

*       5. Gün Bebeğiniz Sakinleşiyor:

Bebeklerin çoğu 3-5 gün içerisinde bu programa alışıyor. Dolayısıyla, bu gece belki de şanslı geceniz. 5 dakikada bir onu kontrol etmeyin, en az 15 dakika aralıklarla odasına uğrayın. Bazı bebekler odaya sık sık girilmesinden rahatsız oluyor. Bu nedenle kapı aralığından onu izleyin. Hem unutmayın ki bu gece daha az ağlıyor. Uyku problemlerinin arasında sıkça rastlananların başında gece emzirmesi ve alt değiştirme geliyor. Tabii ki size bunları yapmayın demiyoruz ama mümkün olduğunca kısa ve sessiz olmasına özen gösterin. Altını değiştirirken bile kesinlikle ışıkları açmayın. Gereğinden çok emzirmeyin. Böylece hem onu rahatsız etmemiş olursunuz hem de yeniden altını değiştirmek zorunda kalmazsınız.

*       6. Gün Bebeğiniz Uyuyor:

İnanılmaz gibi geliyor değil mi? Sakın bu mutluluğu günlerdir uyguladığınız kuralları rafa kaldırarak bozmayın. Uyumasını garip karşılayarak onu sık sık kontrol etmeyin, gevşeyin. Onu Sıcak tutan bir pijama giydirin. Böylece üstünü açmasını kendinize dert etmeyin. Bebek monitörünün sesini kısın ve sadece çok ihtiyacı olduğunda onu duyun. Başarınızı gölgeleyecek davranışlarda bulunmamaya özen gösterin.

*       7. Gün Uyku Sırası Sizde:

Kendinize bir iyilik yapın ve bu gece derin bir uyku çekin. Son 6 gündür belki çok uykusuz kaldınız ama buna değdi değil mi? Çocuğunuza muhteşem bir armağan verdiniz; düzenli uyku alışkanlığı. Hiç şüphe yok ki bu program hastalık, tatildeki Otel odası gibi etkenler nedeniyle zaman zaman aksaklığa uğrayacaktır. Oysa unutmayın ki, hiç uyku problemi yaşamamış bebekler bile bu durumlarda sorun çıkarıyor. Uyku problemi yeniden baş gösterecek olursa planı en baştan yeniden uygulayın, ikinci sefer ilkinden çok daha kolay olacaktır.

Bebek Bakımı

 

bebek doğduktan sonra ona nasıl bakacağınız hakkında pek çok sorularınız olacaktır. Burada, annelerimizin aklına en sık gelen sorulara yanıtlar vermeye çalışacağız.

Emzirme düzeni : Ilk haftalarda emzirme düzensizdir ve bebek her istediğinde emzirilmelidir. Her iki göğsü de eşit sürelerde emzirtmek idealdir. Ancak bu her zaman gerçekleşmez. Bebek bir seferde tek göğsü emerse bir sonraki sefer diğer taraftan emzirmek gerekir. Ilk 10 Dakikadan sonra gelen süt daha yağlıdır; bebekte doygunluk hissi uyandırır. Bir göğsü emmesi bu nedenle yeterli olabilir. Günde yaklaşık 10-12 kere emmesi ve ilk 4-6 Ay gece beslenmesi normaldir. Emzirilen bebeğe Su vermek gerekmez. Meyve püresi ve pirinçli mama benzeri ekbesinler 6 aydan sonra verilmelidir.

dışkı ve idrar sıklığı : Bebeğinizin ilk ayında dışkı sayısı fazladır (günde 6-8 kez). Anne Sütüyle beslenen bebeklerin dışkıları cıvık olur. dışkı ilk Günler yeşilimsi, daha sonra Altın sarısı renk alır. Mama ile beslenen bebeklerin dışkıları daha kıvamlı ve sıklığı daha azdır. Bu bebeklerde kabızlık da olabilir. Bebeğin günde en az 6-8 kez idrar yapması gerekir.Bu beslenmenin yeterli olduğunu gösterir. Bir iki ay sonra bebek 2-3 günde bir de dışkılıyabilir, buda normaldir.

BeBeK BaKıMıAlt değiştirme : Bebeğinizin Altını sık değiştirin. Beslenme öncesi altı kirli ise veya bebek huzursuz ise bebeğinizin altını değiştirin. Beslenme ile barsak hareketleri artacaktır; bu nedenle beslenme sonrasıda bebeğinizin altını değiştirmeniz gerekebilir. bebeğin altını ıslak pamukla silebilir, çok kirli ise yıkayabilirsiniz. hazır silme bezleri, yolculuklarınızda pratik olacaktır. bebeğin cildi çok hassastır. Islak veya kirli bez uzun süre ( 3-4 Saat ) kalırsa PişiK olur. Bu durumda bebek cildine uygun pişik kremi uygulayabilirsiniz. Unutmayın kız bebeklerin altları önden arkaya doğru temizlemek gerekir.

Göbek bakımı : Göbeğin ve çevresinin temiz ve kuru kalması gerekir. Göbek bağı kullanmayın. Günde 2-3 kere göbek kordonunu dibinden, Alkollü pamuk ile silin. Göbeği bezin dışında bırakmaya dikkat edin. Göbek 7-14 Gün içinde düşer. Düştükten sonra yerinde hafif bir kanama olması normaldir. Bu durumda Alkol ile silebilirsiniz.

Bebek banyosu : Göbek düştükten 1 gün sonra banyo yaptırabilirsiniz. Göbek düşene kadar yumuşak bir bezle bebek cildini uygun bir sabunla silin ve daha sonra durulayın. Gün aşırı banyo yeterli olacaktır. Ancak ağzını, çenesini ve genital bölgesini sık sık ıslak, sabun- suz, yumuşak bir bezle silmeniz gerekir. Banyolarında içme Suyu kullanmanız gerekmez.
Ancak cildinde yara varsa veya Ameliyat geçirdiyse kaynamış ve ılıtılmış su kullanmanız gerekebilir. Bu konuda doktorUNUZUN TAVSiYELERiNi almalısınız. Suyun ısısını, kolunuzun iç kısmını suya daldırarak test etmelisiniz. Banyo sonrasında cildi durulamak son derece önemlidir. Sabun bebek cildini tahriş edebilir

Cilt bakımı : Her banyo sonrası krem veya yağ sürmek gerekmez. Bebek cildi çok hassastır. Krem ve yağlar sürerek cildin terlemesi önlenirse, ufak sivilceler ve isilik tarzında döküntüler ortaya çıkabilir. Eğer cildi kurur ve çatlaklar gelişirse, bir bebek losyonu veya nemlendiricisini günde 2 kere sürebilirsiniz.Bebeğin cildi kuru ise çok banyo yaptırmayın.Banyonun suyuna bebe yağı eklemek de işe yarayabilir.

Tırnak bakımı : Bebeğin tırnağını, ona özel bir bebek tırnak makası ile kesebilirsiniz. Uzamış tırnaklarıyla bebek, yüzünü ve gözünün kornea tabakasını çizebilir. Bebek tırnak makasıyla tırnağın keskin ve sivriköşeleri de ince bir törpüyle yumuşatın. Bu işlemi yaparken ya- nınıza bir yardımcı almalısınız.

Hapşırık ve hıçkırıklar : Hapşırık, genze kaçan damlacıkları temizlemek üzere bir reaksiyon, hıçkırık ise solunum kası olan diyaframın uyarılması sonucu ortaya çıkan bir reflekstir. hıçkıran bebek kısa süre ile emzirilirse bu refleks yavaşça kaybolur.

Yatma pozisyonu : Bebeğinizi sırtüstü yatırın. Son yıllardaki araştırmaların sonuçlarına göre sırtüstü yatış en güvenli yatma şeklidir. Bebeğin başını uyurken her iki yana çevirebilirsiniz. Bebek uyanıkken yüzükoyun yatırarak kollarının kuvvetlenmesine yardımcı olabilirsiniz. Yastık ve kuştüyü yorgan kullanmayın. Yorganını göğüs hizasına kadar örtün, başına çekmeyin. Bebeği fazlaca ısıtmayın. Yatağında yumuşak oyuncaklar bırakmayın. Bu önlemler SIDS denilen nedensiz beşik ölümlerini önlemek amacıyla tüm dünya bebeklerine önerilmektedir.

BeBeK BaKıMıOda ısısı : Sizin rahat ettiğiniz oda ısısında bebeğiniz de rahat edecektir. zamanında doğan bebekler için 21 derece uygundur. Eğer klima kullanıyorsanız, bebeğin üzerine üflememek koşuluyla bebeği odada tutabilirsiniz. Unutmayın, bebek, kapı veya pencerenin aralanmasıyla, çok soğuk olmayan bir ortamda hemen üşümez. üşüse de hasta olmaz. Aşırı ısıtma, beslenmeye isteksizlik ve uyku haline neden olur. Bebeğin elleri ve burnu soğuksa, ortam ısısı yetersiz demektir. Bu durumda vücut ısısına da bakılabilir. Uzerine bir battaniye örtülerek bebek ısıtılmalıdır. Devamlı soğuk olan bebekler iyi büyüyemezler.

Araba Koltuğu : Hastaneden evinize giderken ve bundan sonraki yolculuklarınızda yeni doğan bebekler için olan Araba koltuğu kullanın.

Ziyaretler : ilk haftalarda yorucu ziyaretlerden kaçının. Bebek bakımı zor da olsa en kolay biçimde evde yapılır. Bebeği kalabalık gurupların içerisine sokmayın. Unutmayın, özellikle kış aylarında, kapalı ortamlarda, virüslerin neden olduğu üst solunum yolu enfeksiyonlarına çok sık rastlanır. Bebeğin hastalanmaması için öptürmeyin, kalabalıklara sokmayın, ufak çocuklardan uzak tutun. Annenin de Lohusa döneminde kendini iyi koruması gerekir.

Eve giderken gerekenler :
Hastaneden çıkarken : Alt bezi, body (iç tulum), tulum, battaniye (tercihen delikli).

Evde : Pişik kremi, burun aspiratörü (gerekebilir), serum fizyolojik burun damlası, pamuk, pansuman alkolü, tırnak makası, bebek fırçası.

Diğer araç ve gereçler : Araba koltuğu (aynı zamanda ana kucağı gibi kullanılabilir), beşik, alt değiştirme masası, bebek banyosu.

BeBeK BaKıMıBebeğinizin ilk kontrolü : Taburcu olduktan bir hafta sonra yapılır. Bundan sonraki kontrol ve aşılar için doktorunuza danışınız. bebğiniz doktorunu ziyerat ettiğinde tam bir tıbbi muayeneden geçer. Yaşına göre büyüme ve gelişmesi izlenir. Her ay için beslenmesi değerlendirilir ve gerekli diyet önerileri verilir. Belirli dönemlerde Kansızlık ve idrar yolu enfeksiyonu taraması, Verem testi yapılır; işitme ve görme fonksiyonları değerlendirilir. Gerekli görüldüğünde ilgili uzmanlık alanlarına yönlendirilir. zamanı geldiğinde ev kazalarından korunma, disiplin, tuvalet eğitimi, okula hazırlık, öğrenme güçlüğü, dikkatsizlik, davranış bozukluğu, cinsel ve sosyal gelişim konularında da Aile desteklenir

 

PÜF NOKTALARI

Balık Kokusu
Balik kizarttiktan sonra mutfaga sinen kokuyu gidermek için bir kapta: 1 çay bardagi su ve 2 çorba kasigi sirkeyi kaynatiniz
Limon Kabuklari
Suyunu siktiginiz limon kabuklarini atmayiniz.Çelik esyalarin, biçaklarin parlatilmasinda kullanabilirsiniz
Domates Kabukları
Domatesin kabuğunu kolay soymak için, kaynar suya daldırıp, bıçağın tersini domatesin yüzünde ağır ağır gezdirin.
Soğan Soyarken
Soğan soyarken gözlerinizin yaşarmaması için soğanı içi su dolu bir tasın içinde soyun.
Mayonez Hazırlama
Mayonez hazırlarken eğer sos kesilirse, bir yumurta sarısını 2-3 damla sirke ile çırpın ve yeterli miktarda zeytinyağı ile koyulaştırın. Bu karışımı kesilen sosa çırparak yedirin.
Kuru Bakliyat
Kuru bakliyatları bir gece önceden ılık suya koyun ve haşlarken içine biraz karbonat ilave edin.
Soslar
Tuz bazen sütü keser. Bu nedenle, beşamele ve diğer sütlü soslara, kıvamı bulduktan sonra tuz koyunuz.
Kahve Nemli Ise
Türk kahvesinin nem aldigini farkederseniz, kahve dolu kavanozun içine 1-2 tane kesme seker koyun
Tuzluk Tikaniyorsa
Tuzluklariniza biraz pirinç koyunuz
Kolay Sogutma
Buzdolabiniz bozuldu, ya da artik bos yer yok. Temiz bir kovayi musluk suyu ile doldurun. Içine bir çorba kasigi sofra tuzu atin. Siseleri daldirin. Yeterince soguyacaklardir.
Yemeginizin Tuzunu Fazla Kaçirinca
Tencereye birkaç parça çig patates atin. Fazla tuzu çekecektir.
Sogan Soyarken
Gözleriniz mi yasariyor? Sogani, içi su dolu bir tasin içinde soyun. Sikintidan kurtulursunuz.
Patetes Pisirmenin Püf Noktasi
Pisirme suyuna bir kasik sirke koyun. Hem rengi sapsari kalir, hemdaha lezzetli olur.
Ceviz Lekesi Elden Nasıl Çıkar?
Eller önce 1-2 dakika kadar sirkeye batirilmis bir pamukla ovulur. Sonra da soguk suyla ovulur. Ardindan soguk suyla yikanir. Ceviz lekesi tamamen çikar.
Bakir Kaplarin Parlatilmasi
Bir bezi sirke ile hafifce islatip, bakiri ovun. Kaplariniz piril piril olur.
Sıktıgınız Limonları Atmayın
Degersiz olarak gördügünüz limon kabuklarini günesli bir yere koyup kurutursaniz, iyi bir temizleme aracina sahip olursunuz. Bu kurumus kabuklarla, özellikle isli ve yagli mutfak esyalarinizi ovarken, sasirtici sonuçlar alirsiniz.
Yagli Siseler Nasil Temizlenir?
Önce deterjanla yikayin. Sonra durulanan sisenin içine sodali su koyarak sallamaya baslanir. Bes dakika kadar sallanan sise çalkalanip bu sefer içine kahva telvesi ilave edilir. Bir süre bu sekilde sallanan sise kisa bir zaman sonra yaglardan tamamen temizlenmis duruma gelecektir.
Mutfakta Tikali Lovabolarin Açilmasi
Lastik pompalarla dakikalarca açmak için ugrasmayin. Kaynar sodali su, tikali delikten dökülürse, tikali yer hemen açilacaktir.
Sogan Kokusu Ellerden Çikarilabilir
Evvelden hasladiginiz patatesi mutfaktaki isiniz bitince elinize sürerek ovusturunuz. Bu isleme bes dakika kadar devam ediniz. Ellerinizdeki kokulari alip götürecektir.
Mutfaktaki Haserelerle Savas
Mutfakta özellikle dolaplarda dolasan hamam böcegi, karinca gibi haserati yok etmek ve bir daha gelmemelerini saglamak için bu haseratin dolastigi yerlere, dolaplara terebantin sürmek kesin yoldur.
Kavanoz Kaplamalari
Ne kadar zordur sikismis kapaklari açmak. Oysa kapagi biraz ocak atesine tutarsaniz, kolayca açilir. Veya kaynar su dolu bir kaba, kavanozu ters çevirip, kapagini sokarak da ayni sonucu aliriz. Bir de kavanozun altindan kuvvetlice elimizle vurarak da sikisan kapaktan kurtulabiliriz.
Ekmek
Ekmekleri düzgün kesmek için bazen zorlaniriz, özellikle taze ekmek hemen hamur olur. Oysa biçagimizin ucunu biraz atese tutarsak daha kolay yapabiliriz.