Nasreddin Hoca Fıkraları

Kulağını Çek

Nasreddin Hoca`yı bir arkadaşı yarmış: -”Hocam bak senin karın hiç evde durmuyor, bütün gün komşu komşu geziyor. Bence sen onun kulağını bir çekiver.” -”Tamam” demiş hoca, -”görürsem söylerim!”  


Eşek Öldü

Hocanın eşeği ölmüş. Kapının eşiğine oturmuş, hüngür hüngür ağlıyormuş. Bir komşusu yaklaşarak:

- A Hoca! Geçende karın öldü, ağlamadın. Bir eşek için ağlamak sana yakışır mı?

- Nasıl ağlamam! Karım ölünce eş, dost hepiniz etrafımı aldınız, üzülme biz sana daha iyisini buluruz dediniz. Ama biri çıkıp da; Hoca ağlama, sana daha iyi bir eşek alırız demedi!!!


Kuyruklu Yalan

Birgün, Nasrettin Hoca, camide bir vaaz veriyordu. Cemaatten bir kısmının esnediğini ve bir kısmının uyukladığını farketti. Bunun üzerine şöyle konuşmaya başladı:

-Bir sabah, Akşehir`den dışarı çıkmıştım. Çayın kenarında dört ayaklı ördekler su içiyorlardı…

Dört ayaklı ördek sözünü işiten cemaat, gözlerini açarak Nasrettin Hoca`yı dikkatle dinlemeye başladı. Bunun üzerine Nasrettin Hoca:

-Yahu!… Siz nasıl adamlarsınız. Deminden beri size vaaz ediyorum, uyukluyorsunuz da, kuyruklu bir yalan uydurunca hepinizin gözleri açıldı


Hazırlık Yapıyorum

Nasrettin Hoca dul bir kadınla evlenir. Nikahtan 5 gün sonra kadın doğum yapınca, hoca iner alt kattan divid, kağıt filan alır koşa koşa gider çocuğun yanına bırakır.
Lohusa kadının yanındaki kadınlar sorar :
- Bu ne iştir hoca ne yapacak çocuk bunları ?
Hoca :
- Bu çocuk 9 aylık yolu 5 günde aldıysa, birkaç gün içinde okumaya da başlar. Onun için hazırlık yapıyorum.


Ne Farkeder

Bir gün Nasrettin hocanın arkadaşlarından biri kendisine gelip; birisinin kendisini mahkemeye verdiğini bir buğday meselesi hakkında yardımına ihtiyacı olduğunu, kendisi için yalancı şahitlik yapmasını istemiş hocadan.
Hoca bu çok eski arkadaşını kıramamış ve yalancı şahitlik etmeyi kabul etmiş.
Fakat mahkeme boyunca sürekli “arpa” diyormuş buğday yerine. Kadı en sonunda sinirlenip:
- Be adam, dava buğday davası arpa değil. Neden sürekli arpa diyorsun şuna ? diye çıkışmış hocaya.
Hoca da gayet sakin:
- Efendim mesele yalan olduktan sonra buğday olsa ne farkeder arpa olsa ne farkeder.


Peştemal

Timur ile Hoca bir gün hamama giderler. Hoşbeş ederken Timur, Hoca’ya sorar:
“Hoca, ben köle olsam bana kaç para değer biçerdin?”
Hoca:
“Ben bu işin tellalı değilim ama bir 15 akçe ederdin!”
Bu laf üstüne Timur çok sinirlerinir:
“Hoca” der “Senin dediğini kulağın duyuyormu? Sadece bu peştemal 15 akçe eder be!”
Hoca hiç istifini bozmadan:
“Ben zaten peştemale biçtim bu fiyatı!” der.


Sen de Düştün

Nasreddin Hocanın bir gün karısı
ölmüş. Bir ay sonra kocası ölmüş dul
bir kadınla evlenmiş. Evlendiği kadın Hoca ya sürekli eski kocasını anlatıyormuş.Yine bir gün
yatakta kocasını anlatıyordu. İşte
benim kocam şöye yapardı,böyle yapardı. Hoca sinirlenmiş ve kadına bir tekme atmış ve kadın yere düşmüş.
-Kadın sormuş aman hoca niye attın beni. Hocanın cevabı hazır:
-Eee yatakta bi sen yatıyosun, bi ben, bide eski kocan. Üçümüz sığamadık sen de düştün.


Keşiş

Keşişin biri dünyanın en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormuş sıra Nasreddin Hocanın köyüne gelmiş ve köylülere sormuş:
- Sizin köyün en akıllı adamı kim?
demiş. Köylülerde:
- Nasreddin Hoca demiş.
Bunun üzerine keşiş köy meydanında
hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş. Nasreddin Hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş. Keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş. Hoca da dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş. Keşiş
elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış. Hoca da yukarıdan aşağıya yapmış ve keşiş büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş.
Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne olduğunu sormuş keşiş de:
- Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı. Yere dünya çizdim o ortadan ekvator geçer dedi. Ben dünyayı dörde böldüm o da dörtde üçü sudur dedi. Ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi.
Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk hoca da:
- Bu adam oburun biri. Yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim. Daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim. O da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi, ben de üstüne fındık fıstık ekelersek daha iyi olur dedim.


Bir Ayağı Abdestsiz Namaz

Nasreddin Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş. Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış. Bunu gören cami cemaati:
-”Hocam bu nasıl namaz?” diye sormuş. Nasreddin Hoca:
-”Bir ayağı abdestsiz namaz”, diye cevap vermiş.


Ben Uyuyorum

Bir gün Nasreddin Hoca şehire gelip, bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış. Gece yarısı arkadaşı sormuş:
-”Hocam, uyudunuz mu?”
-”Buyurun bir şey mi var?”
-”Biraz borç para isteyeyim demiştim.” Nasreddin Hoca derhal horlamaya başlayıp:
-”Ben uyuyorum!”, demiş.


Sana Ne?

Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş “aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu”. Hoca istifini bozmadan “bana ne” demiş. Arkadaşı, “ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?” demiş; hoca yine istifini bozmadan “o zaman sana ne?” demiş.


Boğazına Ateş Düştüğü Zaman

Nasreddin Hoca’nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş. Hoca ona mantı pişirip getirmiş. Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış. Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
-”Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız?” Hoca hemen:
-”Boğazına ateş düştüğü zaman”, demiş


İçinde Ben de Vardım

Hoca bir gün arkadaşıyla konuşuyormuş arkadaşı demiş ki:
-”Ya hocam dün sizin evden bir ses çıktı. Neydi o?” Hoca:
-”Hiç sadece hanımla biraz tartıştık kavuğum merdivenlerden yuvarlandı”, demiş. Arkadaşı:
-”Yahu hocam hiç kavuktan bu kadar ses çıkar mı?”, demiş. Hoca da:
-”Ya anlasana içinde ben de vardım”, demiş


İçin Sıyrılır

Nasreddin Hoca bir cimri tanıdığının evine gittiğinde tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş. Nasreddin Hoca, bayat ekmeği dişi kesmeyince sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış. Ev sahibinin gözü yerinden oynamış:
-”Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanin içini sıyırır”, demiş. Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve:
-”Kimin içinin sıyrıldığını Allah biliyor”, demiş


Kusur Çömlekte

Hocanın bir gün subaşıya işi düşmüş. Adam haraç ve rüşvet yiyen biriymiş. Hoca fakir, ne yapsın. Bir çömleğe toprak doldurmuş ve üstüne bal sıvamış. Gitmiş işini görmüş, ilamını almış, memnun. Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş:
-”Hoca demiş, subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor…” Hoca yutar mı:
-”Kusura bakmasın evlat”, demiş. “Kusur ilamda değil çömlekteydi.”


Zıkkımın Kökünü Yer

Hoca o aralar paraya sıkışmıştır. Bir vatandaş gelip hoca’ya: “şeytan nerede yaşar” diye sormuş. Hoca cevabı bilmez ama vatandaşı cevapsız bırakmamak için soruyu cevaplar. Adam giderek Hocayı soru yağmuruna tutmuş ve sonunda hoca’ya: “hocam peki şeytan ne yer” diye sorar. Hoca da: “eğer benim gibi parası yoksa zıkkımın kökünü yer” demiş.


Acemi Bülbül

Hocanın canı meyve ister dalar birinin bahçesine. Ağaca çıkar ne bulursa atıştırır. Bahçenin sahibi gelir, “ne yapıyorsun benim ağacımda” der. Hoca ben bülbülüm der. Adam: “hadi ötte bir görelim”. Hoca ağzını büzerek bir takım sesler çıkarır. Adam kahka atar: “hiç böyle bülbül olurmu” der. Hoca: “bülbülün acemisi böyle öter” der.


Peşin Para

Nasrettin Hoca tarlada uğraşırken birden alacaklısı gelmiş.”Nasrettin Hoca, paramı ne zaman ödeyeceksin.” demiş.Nasrettin Hoca’da”şu görüğün bölgeden devamlı koyunlar geçer. oraya bir tel örgü takıcam,takılan koyun yünlerini de satıp sana borcumu ödeyeceğim.”demiş. Adam da haklı olarak gülmüş.Nasrettin Hoca buna karşılık adama “Ne oldu köftehor.Peşin parayı görünce gülersin demii!” demiş


Bak Nasıl Akıllandın

Hoca yolculuk sırasında mola verip bir hana girer, bu sırada hana bir başka yolcu daha girer ve ikisi birden hancıdan yiyecek bir şeyler isterler.
Fakat hancı yiyecek olarak sadece bir balık olduğunu söyler ve bunu paylaşmalarını önerir. Bunun üzerine hoca:
“Ben balığın sadece başını yiyecem” der. Hancı bunun nedenini sorar, hocada:
“Balık başı zekayı arttırır, balık başı yiyen insan akıllı olur” der. Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve hocaya:
“Balık başını niye sen yiyeceksin, ben yemek istiyorum” der.
Hoca da itiraz etmez ve balığın koca gövdesini hoca yer ve bir güzel karnını doyurur, diğer yolcu ise sadece balığın başını yer ve sonra hocaya seslenir:
“Sen koca gövdeyi yedin karnını doyurdun ben sadece kafayı yedim aç kaldım” der. Hoca da bunun üzerine şöyle der:
“Bak nasıl akıllandın”


Sıkarken Öldü

Nasrettin Hoca bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyomuş. Yoldan geçen arkadaşı hocaya:
“Hocam kediyi yıkama ölür.” demiş. Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış. Arkadaşı dönüşte Hocayı tekrar yolun kenarında görmüş. Kedi ölmüştü. Adam:
“Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedim mi?” demiş. Hoca:
“Ben kediyi yıkarken ölmedi ki sıkarken öldü”


Halim Ne Olurdu?

Nasrettin Hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş tarlanın kenarındaki Ceviz ağacının altında dinleneyim demiş.Şöyle bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle düşünmüş:
“Ey Allah’ım gücüne sual olmaz amma,incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş”, deyip uykuya dalmış.
Ağaçtan bir ceviz hocanın kafasına düşüvermiş.Ve kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş olmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve:
“Yarabbi sen en iyisini bilirsin” demiş.
“Şimdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne olurdu”


Evliliğin Böylesi

Nasrettin Hoca evlenmeye niyetlenir. Eş-dost bir hatuncağızı öve öve öve göklere çıkarırlar.
-Şöyle huylu!
-Böyle soylu!
-Dünyalar güzeli… Hoca’nın gönlünü çelerler. Evlenirler. Zifaf gecesi yüz görümlüğünü veren Hoca, gelinin duvağını kaldırır. Aman Allah’ım! Çirkin bir gelin.
Gelin hanım, kocasına sadakatim göstermek için:
-Hoca efendi, akrabalarından kime görüneyim, kime görünmeyeyim? diye sorar.
Hoca şaşkın:
-Aman hatun, bana görünme de kime görünürsen görün… der.


İpe Un Sermek

Nasreddin Hoca, münasebetsiz komşusunun hemen her gün olur olmaz bir şeyler istemesinden bıkmış.
Komşu bir gün çamaşır ipi isteyince:
- Veremem, demiş, ipe un serdim.
- Aman Hoca, ipe un serilir mi?
- Adamın vermeye niyeti olmayınca ipe de un serer…


Son Ümit

Nasreddin Hoca’nın çok sevdiği eşeği bir gün kaybolmuş. Hoca, eşeği aramak için, kırlara doğru açılmış. Bir taraftan da bir türkü söylemeğe başlamış.
Böylece dolaşıp dururken bir tanıdığına rastlar
Tanıdığı:
- Hoca. böyle türkü çağıra çağıra nereye gidiyorsun? diye sorar.
Hoca merhum da eşeğini kaybettiğini, onu aramakta olduğunu söyler.
Ahbabı:
- Bu ne iştir Hoca efendi? Benim bildiğim, insan eşeğini kaybetti mi, feryat eder, ağlar, dövünür. Sen ise türkü söylüyorsun!
Hoca, ona önündeki tepeyi gösterir.
- Bir ümidim şu dağın ardında kaldı. Eşeğimi orada da bulamazsam, o zaman siz dinleyin bendeki feryadı!


Yas Tutuyorlar

Hocanın tavuğu ölmüş. civcivlerin de başı boş kalmış. hoca kaybolmalarından korkmuş. boyunlarına siyah bezler bağlamış. sonra da içlerinden ip geçirip birbirlerine bağlamış. meraklı bir komşusu sormuş: -hoca o civcivlerin boynundaki de nedir? komşusunun merakına içerleyen hoca, cevabı yapıştırmış:- anneleri öldü de yas tutuyorlar.


Kimin İçi Yanıyor?

Bir bayram günü nasreddin hoca komşusuna ziyarete gidince komşusu her misafire olduğu gibi hocaya da bal ikram ediyor. bir tepsi içinde gelen koca bir petek baldan her gelen misafir bir iki kaşık alır çekilirmiş. komşusu bakar ki hoca kaşığı daldırdıkça daldırıyor. peteğin yarısına gelmiş daha duracağa da benzemiyor. dayanamayıp:
- ‘aman hoca fazla yeme yoksa için yanar.’ deyince hoca cevabı yapıştırır:
- ‘kimin içinin yandığını allah bilir


Hoşt Beyim Hoşt

Bir gün nasreddin hoca bir köpeğin mescidin kapısına işediğini görmüş. kovmak için öfkeyle hayvanın üstüne gidince köpek de hırlayarak ona gelecek olmuş.
Hoca hemen sesini tatlılaştırarak:
‘hoşt beyim hoşt!’demiş.


Konya İle Akşehir Havası

Bir gün,nasrettin hoca,konya’ya gitmiş.
Camide vaaz verirken:
-ey müslümanlar demiş,sizin kentinizin havasıyla bizim akşehir’in havası birdir.
Vaazı dinleyenlerden biri:
-nereden biliyorsun hoca’m?diye sormuş.
Nasrettin hoca:
-akşehir’de ne kadar yıldız varsa,konya’ da da o kadar var, yanıtını vermiş.


Hoca Kaynanasını Nasıl Arar?

Hoca’nın kaynanası çamaşır yıkarken ırmağa düşmüş…
Hoca’nın kaynanası çamaşır yıkarken ırmağa düşmüş, sulara kapılıp yitip gitmiş. Kasaba halkı toplanıp aramaya koyulmuşlar kadıncağızı. Hoca da aramakta, ama herkes gibi ırmağın aktığı yöne değil de geldiği yöne doğru giderek…
Görenlerden biri şaşırmış bu işe ve seslenmiş Hoca’ya :
“Hocam sen ters yöne gidiyorsun!”
Başını adamdan yöne çeviren Hoca şu karşılığı vermiş :
“Sen benim kaynanamı tanımazsın birader. Dünyanın en ters kadınıydı o. Mutlaka cesedi de ters yöne gitmiştir.”


Kapıya Sahip Olmuş

Hoca, çocukken bir sabah annesi, onu yanına çağırmış…
Hoca, çocukken bir sabah annesi, onu yanına çağırmış :
“Oğlum, biz komşularla göl kıyısında çamaşır yıkayacağız. Bugünlerde hırsızlar çoğaldı. Sen burada kal da eve kapıya sahip ol, aman evladım, göreyim seni!” demiş.
Annesi gittikten bir süre sonra komşulardan biri gelerek :
“Annene söyle, akşama size geleceğiz.” demiş.
Küçük Nasreddin, ne etsin de bu haberi annesine ulaştırsın?.. Düşünmüş, taşınmış, sonra kapıyı yerinden söktüğü gibi sırtlanmış ve göl kenarına varmış. Annesi bu hali görünce şaşırakalmış…
“Ne oluyoruz, yaptığın nedir senin?” diye bağırmış.
O da şu cevabı vermiş.
“Sen bana ‘Kapıya sahip ol!’ demedin mi? Ben de oldum işte! Hem senin isteğini yerine getirdim, hem de komşunun!..”


Bizim Tekir Nerede?

Hoca’nın canı bir gün etlice bir yahni ister…
Kasaba gidip bir okka et alır, eve gönderir.
Hoca’nın karısı yahniyi pişirirken komşuları çıkagelir. Gözü gönlü tok, eli açık olan kadıncağız komşularına yahni ikram eder. Komşular, yemeğin tamamını yiyip bitirir ve dönerler evlerine.
Bütün gün yahni özlemiyle akşamı zor eden Hoca evine döner. İştahla oturur sofraya. Biraz sonra karısı önüne bir tabak bulgur aşıyla bir kaşık koymaz mı? Hoca hiddetlenerek sorar ne olup bittiğini.
“Efendi,” der karısı, “Eti bizim Tekir yedi.”
Bu sözü duyan Hoca sinirlenerek eline bir sopa alır ve Tekir kediyi aramaya koyulur. Bir süre sonra Tekir görünür, bir deri bir kemik… Yürüyecek gücü yok, iskelet gibi…
Hoca şaşkın : “Hatun, yahnilik eti şu bizim Tekir mi yedi?” diye sorar. Karısı da “Evet Efendim, o hınzır yedi.” diye cevap verir.
Bunun üzerine Hoca alır eline el terazisini ve tartar Tekir kediyi… Tam bir okka çeker Tekir. Bunun üzerine karısına şöyle çıkışır
Hoca :
“Hatun! Şu gördüğün bizim Tekir tam bir okka geldi. Öyleyse, yahnilik et nerede? Şayet et bu ise bizim Tekir nerede?”


İnşallah Benim Hatun!

Bir gece hoca karısı ile konuşurken…
Bir gece hoca karısı ile konuşurken şöyle demiş :
“Yarın hava yağmurlu olursa oduna, açık olursa tarlaya gideceğim.”
Karısı çıkışmış :
“Efendi inşallah de!”
Hoca hiddetlenmiş :
“Niçin inşallah diyeyim hatun? İki işten biri mutlaka olacak, ya o, ya bu!”
Ertesi gün hava yağmurlu olduğu için ormana gitmek üzere sabahleyin erkenden evden çıkmış, biraz gittikten sonra yolda bir sipahiye rast gelmiş. Atın üzerindeki sipahi seslenmiş Hoca ‘ya :
“Bana bak baba! Filan köye nerden gidilir?”
Hoca da ilgisiz bir tavırla cevap vermiş :
“Bilmem!”
Sipahi yoluna devam etmek isteyen Hoca ‘yı bırakmamış ve kamçıyla birkaç defa şiddetle vurduktan sonra bağırmış :
“Seni gidi hain herif seni! Bilmezsin ha! Çabuk düş önüme! Sen beni ta o köye kadar götüreceksin!”
Hoca bu emri yerine getirmezse başına neler geleceğini düşünerek sipahinin önüne düşmüş ve hayli uzakta bulunan köye kadar götürmüş. Fakat vakitte bir hayli geç olduğu için artık ormana gidememiş, doğruca evine gelmiş. Kapıyı çalınca karısı içerden seslenmiş :
“Kim o ?”
Hoca da suçlu suçlu karşılık vermiş :
“İnşallah benim hatun, aç kapıyı!”


Peştemali Hesaba Kattım Zaten

Timur bir gün yanına Hoca’yı da alarak Akşehir’in Meydan Hamamına gider. Soyunup peştemallara sarınıp sıcak bölüme geçerler. Göbek taşında oturup bir yandan sohbet ederken bir taraftan terlerler.
Derken Timur Hoca’ya sorar.
- Hoca sen bir deryasın! Kıymet biçmesini bilirsin. Şu halimle ben kaç para ederim?…
Hoca:
- On akçe der.
Kendisine bu kadar az kıymet biçilmesi Timur’u küplere bindirir.
- Bre gafil sen bana nasıl on akçe ettiğimi söylersin bu parayı sadece peştemal yapar! deyince
Nasreddin Hoca boynunu bükerek;
- Peştemali hesaba kattım zaten! der.


Aklın Varsa Göle Koş

Hoca, bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine götürürken:
- “Acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mı?”
diye düşünüp şeytana uyarak çalı çırpıyı yakmış. Aralarında kuruları da bulunan çalı çırpı hemen alev almış. Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur başlamış tabi. Zavallı eşek can havliyle anıra anıra, çifte ata ata dört nala koşmaya başlamış. Bu durum karşısında hoca da eşeğin arkasından koşmaya başlamış ve olanca gücüyle bağmış:
- “Hey eşek aklın varsa göle koş!”